İnceleme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İnceleme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Mart 2024

, ,

Özgür Ballı'nın "Kaçıncı Tekil" Kitabı Üzerine

Özgür Ballı ve Kaçıncı Tekil kitabı

Özgür Ballı şiirlerini ve yazılarını severek okuduğum, edebi çalışmalarını ilgiyle takip ettiğim bir şairdir. İlk kitabı İronika'yı (2012), Ben Seni Sonra Ararım (2016) ve Astigmat Sarı (2019) izledi, bu üç kitap da Ebabil Yayınları çatısı altında yer buldu. Şairin son yıllarda yazdığı şiirler ise Kaçıncı Tekil (2023) başlığı altında kitaplaştı. Kaçıncı Tekil İthaki Yayınları tarafından yayımlandı. Özgür Ballı'yı Kaçıncı Tekil için tebrik ediyorum. Okuruna ulaşmasını, muhatabını bulmasını diliyorum.

14 Şubat 2024

, , , , ,

Hüseyin Karacalar'ın "Sen Muş'ta Uzak Bir Kışta" Şiirinden Hareketle Şairin Şiirde Bireyselliği Üzerine

Hüseyin Karacalar ve Cevapsız Aramalar kitabı

Şiirlerini ve yazılarını severek okuduğum, takip ettiğim şairlerden birisi de Hüseyin Karacalar... Şairin şiir sunağından okuruna ulaşan şiirler şimdiye değin iki kitapta bir araya geldi. Cevapsız Aramalar ve Her Şey Geçtiğinde... Hüseyin Karacalar şehir, kent hayatı, modernizm, direnme, vazgeçme, uzaklık, yakınlık, yeniden başlama ve zaman gibi çeşitli konuları şiirinde işlemekte, söylemek istediğini bazen ince ama sert, bazen yumuşak bir söylem ile dile getirmektedir. Şairin şiir dünyasında şehrin ve kent hayatının, bu bağlamda gelişen insan ilişkilerinin önemli bir yeri vardır. Yazının merkezine Karacalar'ın “Sen Muş'ta Uzak Bir Kışta” başlıklı şiirini konumlandırıp, şairin şiirdeki bireyselliğini yorumlayacağım.

23 Kasım 2023

, ,

İdris Ekinci'nin Direniş Mümkündür Kitabı Üzerine

İdris Ekinci ve Direniş Mümkündür kitabı

İdris Ekinci 2008 yılından beri editörlüğünü yürüttüğü Aşkar Dergisi'nde şiirleriyle ve yazılarıyla okuru ile buluşmakta. Uzun bir süredir Aşkar'ın "Mesûliyet Meselesi" bölümü içinde yayınladığı "İsmet Özel Okumaları" serlevhalı yazı dizisi ile İsmet Özel'i anlama ve anladığını anlatma çabası içerisindeydi. Ekinci'nin yıllardır sürdürdüğü çalışmalar, İsmet Özel'in fikir dünyası üzerine ortaya koyduğu kapsamlı yazılar "Direniş Mümkündür" başlığı altında kitaplaştı. Ebabil Yayınları'ndan çıkan Direniş Mümkündür, okuruna şu cümleler ile takdim edildi.

“1963 yılından bu yana ortaya koyduğu şiir ve düşünce dünyasıyla İsmet Özel muhatabını her zaman farklı bir kavrayış ve anlayış iklimine davet eden bir isimdir. Şiirinin açtığı kulvarda sıkı bir düşünce yapısı inşa eden Özel, son dönem Türk fikir hayatına da damgasını vurmuştur. Bazı fikir adamlarının kurmuş olduğu düşünce dünyası sadece semantik yapıyı kavramakla okuruna kendini açmayabilir. Estetik, ahlâk, tavır ve kimlik unsurlarının iç içe geçtiği bir dünyadır İsmet Özel'in kurmuş olduğu dünya. Bu unsurlardan her biri diğerini destekler ve bütünler niteliktedir. Tabiidir ki İsmet Özel'i okurken bu bütünlük gözetilmelidir. Direniş Mümkündür bu dünyanın etrafında bir seyir, bir anlama çabasının mahsulüdür.”

30 Mayıs 2023

, , , , , ,

Feridüddin Attâr’ın “Mantık’ut-Tayr” Manzumundan Hareketle Ömer Kavur’un “Gizli Yüz” Filmi Üzerine Bir Değerlendirme

Mantık'ut Tayr kitabı ve Gizli Yüz filmi

Sinema izleyicisi ile buluşan her film kolektif bir çabanın ürünüdür. Filmin çekim sürecinde ortaya konulan emeği bir amaç etrafında buluşturan ve yönlendiren kişi yönetmendir. Yönetmen kavramı Fransızların “metteur en scene” olarak ifade ettiği “sahneye aktaran yönetmen” ve  “auteur” olarak ifade ettiği “yaratıcı yönetmen” olmak üzere iki  sınıfa ayrılabilir. Türk sinemasında Reha Erdem, Yeşim Ustaoğlu, Semih Kaplanoğlu, Derviş Zaim, Nuri Bilge Ceylan, Metin Erksan ve Zeki Demirkubuz gibi isimler bu sınıflamada yaratıcı yönetmen sınıfında değerlendirilmektedir. Yine bu isimler arasında zikredilen Ömer Kavur ise kendine özgü sanat anlayışı ve yorumlayışı ile çağdaşı olan yönetmenlerden ayrılmaktadır. Kavur’un filmleri temasal boyutlar bağlamında değerlendirildiğinde filmlerinin benzer tematik özelliklere sahip olduğu gözlenecektir. Filmlerde gözlenen bu özellikler “bir Ömer Kavur filmi” etiketinin oluşmasını katkı sağlamıştır. Yapımcının “bir Ömer Kavur filmi” olarak takdim ettiği filmlerden birisi de “Gizli Yüz” filmidir.

23 Mayıs 2023

, , ,

Nikolay Gogol'un Petersburg Hikâyelerindeki Karakterlerin Asabî Tutumlarının Kaynağı

Nikolay Gogol ve Petersurg Öyküleri kitabı
Yalnızlık diye bir şey yoktur. Yalnızlık senin yokluğundur.
Nikolay Gogol
Hepimiz Gogol'un Palto'sundan çıktık.
Fyodor Dostoyevski

Nikolay Gogol, Palto isimli hikâyesini 1842 yılında yayınladığında dönemin edebiyat çevrelerinin yoğun ilgisini çekmişti. Bir edebiyat olayı olarak nitelenen söz konusu hikâye Gogol'un olgunluk dönemi verimlerinin başında gelmektedir. Rus roman yazarı Fyodor Dostoyevski'nin "Hepimiz Gogol'un Palto'sundan çıktık." olarak nitelediği hikâye, 19. yüzyıl Rus Edebiyatı'nı özetlerken Gogol'un edebi kimliğine de ışık tutmaktadır. Aleksandr Puşkin'in başlatmış olduğu "Küçük İnsan Teması" üzerine birçok hikâye yazan Gogol'un şu dört hikâyesi üzerine konuşmak istiyorum. 1. Neva Bulvarı. 2. Burun. 3. Portre. 4. Palto. Gogol'un bu dört hikâyesinden hareketle metinleri çeşitli boyutlarıyla inceleyeceğim. Bu metinlerde işlenen karakter çatışmaları, toplumsal normlar, etik değerler, insan - insan ve insan - sistem ilişkileri, karakterlerin eşya ve hadiselere karşı tutumu ve yazarın ulaşmak istediği sonuç incelememin özünü oluşturacaktır.

5 Mayıs 2023

, ,

Sezai Karakoç'un Samanyolunda Ziyafet Kitabı Üzerine

Sezai Karakoç, Samanyolunda Ziyafet

Ramazan ayını ve bayramını geride bıraksak da, Ramazan boyunca hissettiğimiz iklimi bütün bir yıla yaymayı, Ramazan ayın süresince yumuşayan kalbimizi tekrar katılaşmasına fırsat verecek her şeyden uzak durmayı ve bu ruhu yaşamın dinamiği haline getirmeyi ümit ediyorum.

Türk şiirinin büyük ismi Sezai Karakoç, ramazan aylarında olmak üzere çeşitli yıllarda, farklı yayınlarda oruç üzerine yazılar kaleme almıştır. Söz konusu bu yazılar Samanyolunda Ziyafet başlığı altında kitaplaştırılmıştır. Eser Karakoç'un şair ve düşünür şahsiyeti altında ortaya çıkan, lirik ve didaktik üslup ile örgüleşen bir yapıdadır. Karakoç, Samanyolunda Ziyafet ile okurunda ramazan ayına karşı bir coşkunluk hali ortaya koymayı hedeflerken, ramazanın düşünsel yönlerini ve toplumu ilgilendiren taraflarını da işaret edici ve yönlendirici bir dil ile aktarmayı başarıyor. Eserde oruç kavramı her yıl insanların katıldığı bir ruh şölenine benzetilmektedir.

8 Ekim 2022

, , , , ,

Franz Woyzeck ve Rodion Romanoviç Raskolnikov Karakterlerinin Anti-Kahraman İmajları Üzerine Bir Değerlendirme

"Woyzeck" ve "Suç ve Ceza" kitapları

Georg Büchner, modern Alman tiyatrosunun çok şey borçlu olduğu bir oyun yazarı. Büchner, iktidar, güç ve birey arasındaki ilişkiyi aydınlanma düşüncesi bağlamında Woyzeck oyununda ele almıştır. 19. yüzyılda romantizm ve idealizmin etkilerinin yoğun olarak hissedildiği Almanya’da modern insanın problemlerini çarpıcı bir dille eserine aktaran Büchner’in kurgusal evreninde modern insan “şey ve özne” arasında bir yerdedir. Bu dönemde aydınlanma düşüncesi ile materyalizm ve pozitivizm yükselmiş, insan zincire vurulmuş olsa bile fikirleriyle hür kalabildiği anlaşılmıştır. Fakat Büchner eserlerinde insanın hür iradesinin elinden alındığını ifade etmektedir. Bu doğrultuda Woyzeck oyununu değerli kılan, onu Alman romantizminin ve idealizminin dışında değerlendirmemizi sağlayan belki de en önemli unsur insanı tüm çıplaklığıyla ortaya koymaya çalışmasıdır. Şara Sayın “Devrimci Dram Yazarı Georg Büchner s. 121” kitabında yazarın bu yönünü şu cümlelerle ifade etmektedir. “Zincire vurulmuş olsa bile hürdür insan diyen Schiller’in aksine, Büchner insanı fatalizmin ve determinizmin esiri olarak görür. İpleri bilinmeyen güçlerin elinde birer kukla olan Büchner’in insanlarının ‘Ben’leri, kişilikleri yoktur.” Şara Sayın’ın ifadelerinden de anlaşılacağı üzere Büchner’in yazın dünyasında ‘ben’ler, kişilikler ve ‘kurtarıcı’ kahramanlar yerine ‘karşı-kahraman’ diğer bir deyişle ‘anti-kahraman’ insanlar yer almaktadır. Woyzeck’in başkarakteri olan Franz Woyzeck, bu anlamda edebiyatta anti-kahraman imaja örnek teşkil eden ilk karakterlerden birisidir. 

9 Ağustos 2022

, , ,

John Steinbeck'in Yukarı Mahalle Kitabı Üzerine

John Steinbeck ve Yukarı Mahalle kitabı

İnsanlığın yakın tarihi üzerine okumalar yaptıkça çeşitli yazarlardan ve kitaplardan haberdar oldum. Okuduklarımı, not ettiklerimi, üzerinde fikir yürüttüğüm alanları buradan sizlerle paylaştım. Sözünü ettiğim yazılarımdan birkaç örnek göstererek bu alandaki görüşlerimi sunmak istiyorum.

Serazat Edebiyat'ın 1. Sayısında yayınlanan "İsmet Özel’in “Esenlik Bildirisi” Şiirinden Hareketle Byung Chul Han’ın “Palyatif Toplum Günümüzde Acı” Kitabı Üzerine Bir Değerlendirme" başlıklı yazımın ardından 20. yüzyıl dünyası ve bu dönemde çıkan edebi eserler ile ilgili literatür taraması yaptım. Bundan yıllar önce "Fareler ve İnsanlar" isimli kitabıyla tanıdığım Steinbeck "Yukarı Mahalle" isimli kitabının dönemi okumak ve değerlendirmek için önemli bir eser olduğunu anladım. Şimdi Yukarı Mahalle'den bende kalanlar üzerine konuşmak istiyorum.

17 Temmuz 2022

, , , , , , , ,

İsmet Özel’in “Esenlik Bildirisi” Şiirinden Hareketle Byung Chul Han’ın “Palyatif Toplum Günümüzde Acı” Kitabı Üzerine Bir Değerlendirme

Erbain ve Palyatif Toplum Günümüzde Acı kitapları

Toplum ve toplumu oluşturan parçalar üzerine yapılan çalışmalar incelendiğinde toplumların gelişmiş, gelişmekte ve gelişmemiş olarak sınıflandığı görülebilir. İnsanlık tarihi göz önüne alındığında yönetim şekillerinden, insan ilişkilerine, sanat anlayışlarından, etik değerlere kadar pek çok alanda ekonomik faaliyetlerin etkisi gözlenmiştir. Toplum yaşamında önemli yere sahip olan bu unsurlar üretim ve tüketim dengesine göre şekillenmektedir. Bu durumu neden – sonuç ilişkisi içerisinde değerlendirebilmek ve örnekleyebilmek adına “Sanayi Devrimi” ve sonrasında yaşananlar incelenebilir. 18. yüzyılda, İngiltere’de kendisini gerçekleştiren “Sanayi Devrimi” ile yeni bir döneme geçilmiş oldu. Sözü edilen bu dönemde el sanatlarının ve küçük atölyelerin yerini seri üretim ve büyük fabrikalar aldı. Yine bu dönemde kırsal bölgelerde yaşayan insanlar şehirlere göç etmeye başladı. Böylece tarıma dayalı ekonomik düzen değişti. İşçi sınıfı gibi yeni toplumsal sınıflar ortaya çıkmaya başladı. Günümüz dünyasında insanı ve toplumu yorumlayış biçimi böylece şekillenmiş oldu. 

16 Şubat 2022

, , , ,

Samiha Ayverdi'nin Yusufcuk'u Üzerine

Samiha Ayverdi ve Yusufcuk kitabı

Roman, hikaye, deneme, hatırat ve inceleme türlerinde eserler ortaya koyan Samiha Ayverdi'nin şahsından ve eserlerinden haberdar olduktan sonra onu okumaya başlamak için en iyi tercihin Yusufcuk isimli kitabı olduğunu anladım. Eylül 2021'de Yeni Başlangıçlar başlığı altında kitaptan ve müellifinden söz etmiştim. Kitabı yer yer sürdüğüm okumalarla bitirmiş bulundum. Böylece kitabın ardından bende kalanları sizlerle paylaşmak istedim.

Kitabı Kubbealtı Yayınları neşretmiş ve benim temin ettiğim Aralık 2020'de basılan sekizinci baskısı. 159 sayfadan ibaret olan deneme türündeki eser, Samiha Ayverdi'nin ilk verimlerinden diyebiliriz. Eseri okurken Samiha Ayverdi'nin dili kullanma becerisi, lügatindeki zenginliği ve edebi üslubu beni ziyadesiyle etkiledi. Samiha Ayverdi'nin kelimeleri bir araya getirişindeki zarafet, görünenin ardında saklanan görünmeyene koyduğu işaretler kitaptan alınan edebi lezzeti artırıyor.

22 Nisan 2021

, , ,

Tamam Olma Gayreti

Ferruh Başağa'nın Barış İçin tablosu
"Benim düşünceme göre aşk, ruhların çeşitli yaratıklar arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesidir. Bu birleşme onların en yüksek temel ögelerinde meydana gelir. Beraberlik ve ayrılığın, varlıkların birleşimi ve ayrışımıyla ilgili olduğunu biliyoruz. Her şekil kesinlikle kendine uygun olan şekli çağırır; onu arar, bulur. Her şey misli mislinedir. Aramızda karşıtların birbirini ittiğini , benzerlerin birbirlerini çektiğini, hemcinslerin birbiriyle uyum sağladığını bilmeyen yoktur. Niçin aynı durumlar ruhlar için söz konusu olmasın? Allah Adem’in eşinde bulacağı ısınmanın nedenini Havva'nın kendisinden bir parça bulmasında kılmıştır." 
İbni Hazm, Güvercin Gerdanlığı

İnsan temelde eksiktir. Bu insanda varoluşsal bir açmazdır. Temeldeki bu eksiğin farkına varabilmek için insan kelimesini tanımlamak ve tamamlamak gerekecek. Şeyh Sadi Şirazi'ye göre, insan, üç beş damla kan ve bin bir endişedir. İnsan eksik olduğunu idrak ettikten sonra, bu eksikliği kapatabilmek, tamamlayabilmek adına bir arayışın içine girer. İnsanın tamamlanmak adına giriştiği bu arayış boyunca tedirginlik, korku ve endişe kendisine eşlik edecektir. Burada sorulması lazım gelen soru şu olmalıdır.

8 Haziran 2017

, , , , ,

Cana Değen Yumruk: Hangi Anahtar

Gabriel Garcia Marquez, Vivir Para Contarla isimli kitabında "Hayat insanın yaşadığı değildir; aslolan, hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır." der. İnsan neyi kaybettiğini hatırlamak ve hatırladığını anlamak, anlatmak için yaşar. Yaşamın, yaşıyor olmanın bu gayesi düşünmek ve düşünüleni dil ile izah etmek ile mümkün olmaktadır. Dilin talim ve terbiye müesseselerinin başında ise şiir gelir. Şiir, arayan, bulan, hatırlatan ve oluş-buluş deveranında mutlak olana uzanmaya çalışan bir alandır. İdris Ekinci'nin ifadesiyle "Şiir, dilin imkanları, sınırları içinde varılabilecek en uçtaki sanattır."

Günümüz şiirinin bunalımlarından birisi de şiirin hayat ile ilişiğinin kesilmesi, şiirin bir fantezi metni haline getirilmesidir. Bu yargıya  ulaşmak için güncel edebiyatı takip etmek yeterli olacaktır. Bunun için de öncelikli durağımız dergilerdir. Sağlam şiirin nedirinden ve nasılından haberdar olanlar görecektir ki, edebiyat dergilerinin birçoğunda birbirini taklit eden, tekrar eden, bir öze bağlanamayan şiirler vitrine çıkmaktadır.

Şiir adına yaşanan böylesi bir bunalım döneminde sağlam şiirin peşine düşen, şiiri bir mesuliyet meselesi olarak gören ve kazandığını koruyabilen, şiiriyle korunabilen bir şairdir Mustafa Melih Erdoğan. Şiirlerini Aşkar Dergisi'nden takip ettiğimiz Erdoğan, derginin genel yayın yönetmenliğini de sürdürmektedir. Şairin, Aşkar Dergisi'nin ilk sayısından günümüze kadar Türk şiiri ve dergiciliği adına değerli emeklerine şahit olduk. Erdoğan, şiirleriyle güncel şiir dilinin yerleşik kalıplarının dışına çıkmakta ve bu konudaki mesaisiyle şiiri sıradanlık çıkmazından kurtarmaya çalışmaktadır.

26 Mayıs 2016

, , , , , , ,

Yalnızız ve Bozkırkurdu’ndan Hareketle Ruhun Beden Çıkmazı Üzerine

Türk edebiyatında romanın varlığından söz açacak olursak Peyami Safa’yı ve onun Yalnızız’ını başköşeye oturtmamız gerekir. Edebiyatçılığının yanında psikolojik ve felsefî açıdan da tahlil edilmesi gereken Peyami Safa’nın yapıtlarına kısaca değinecek olursak özgünlüğü ve yetkinliğiyle ışıldayan psikolojik tahliller ile çağın getirdiği ruhî ve bedenî buhranları röntgen camına tutmuş, yirminci asrın büyük meselelerinden makinaya ve makinalaşmaya karşı insanın kendisine cephe almasını anlatmış, anlatırken de ideal ve mutlak olana yakınlaştırdığı ütopyasını eserlerine giydirmiştir.

22 Mayıs 2016

, , , , , , , , , , ,

Türk Şiirinin Milenyum Çıkmazında Beş Kitap

Ebabil Yayınları, Osman Özbahçe editörlüğünde yürütülen şiir dizisine beş yeni kitap daha ekledi. Aşkar Dergisi ile hatırladığımız şairler sahih ve sahici kitapları ile okurlarını selamlıyor. Mustafa Melih Erdoğan’ın Hangi Anahtar’ı, Aziz Mahmut Öncel’in Pasaportsuz Türk’ü, İrfan Dağ’ın Paslı Çiçek’i, Özgür Ballı’nın Ben Seni Sonra Ararım’ı ve Musab Kırca’nın Düşerken Öğrendiğimiz Yasalar’ı başta Aşkar Dergisi okurlarını olmak üzere şiir okurlarını heyecanlı bir bekleyişe soktu. Sivas’ta yayın yapan ve ülkemizin bir çok ilinde okurları ile buluşan Aşkar Dergisi sekiz yılı geride bıraktı. Türk şiiri ve dergiciliği adına ciddi bir konumda olan Aşkar, şairleri ile birlikte modern Türk şiirine hareket kazandıran bir nitelik sahibi oldu.

Aşkar Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni olarak tanıdığımız Mustafa Melih Erdoğan, titiz bir çalışmanın neticesi olarak ilk şiir kitabı “Hangi Anahtar” ile okurlarının beklentilerini karşılayacak bir esere imza attı. İkinci Yeni’den günümüze kadar modern Türk şiirinin birikimini hissettiğimiz Hangi Anahtar’da, şair, kendi kuşağının öncesi ile irtibatını koparmıyor.  2000 – 2010 kuşağı şairlerinde yer yer görülen İkinci Yeni’yi bir atıflar deposuna dönüştürme gayretinden sakınan Erdoğan, Hangi Anahtar’da, şiire plastik pencereler açmayı reddedip, onun ruhuna erişme gayretiyle kendini gösteriyor. Hangi Anahtar’da bizlere bir içdeniz gibi açılan bir başka kapı ise arayış. Muhalif şiiriyle bunu derinden hissettiren şair, şiiri örselemeden, akıl ile kalp arasına bir çizgi konduruyor.

3 Mart 2016

, , , , , , , ,

Aşkar'ın Şairlerinden Sahih ve Sahici Kitaplar


Türkçe vatanımız, Aşkar evimiz!

"Eve dön, şarkıya dön, kalbine dön!" diyerek bizlere seslenen Aşkar Dergisi 37. sayısını çıkardı. Kargoların büyük bir bölümü de yola çıktı. Yakın zamanda Aşkar'ın yolunu gözleyenler inşallah Aşkar'ın bu sayısına kavuşacak. Aşkar'da 2015 yılı hayli hareketliydi. Aşkar'daki bu hareketlilik 2016 yılı için gelişmelerin habercisi oldu bir bakıma. Aşkar'ın şairleri Mustafa Melih Erdoğan, İrfan Dağ, Aziz Mahmut Öncel, Özgür Ballı çıkardığı şiir kitapları ile dört koldan biz buradayız dediler.


Allah hayırlı uğurlu etsin diyorum. Aşkar ile ilgili gelişmeleri bu Twitter adresinden takip edebilir, abonelik hakkında şu adresten bilgi alabilirsiniz.

4 Aralık 2015

, , ,

Mahcup Bir Öfke: Cevapsız Aramalar

“Ben ne yaptım? Bir hududu zorladım. Kendimin dışına çıkmak isterken kendime rast geldim.”
Bir Adam Yaratmak – Necip Fazıl Kısakürek

Şair bir hududu zorlayan, kendisinin dışına çıkmak isterken yine kendisine rast gelendir. Eşyalara ve hadiselere karşı madde üstü bir nazariyeden yaklaşan, yirmi dört saatlik zaman çizgisinde göremediğimiz, fark edemediğimiz şeylerin arayışındadır. Bu yönüyle sürekli kanayan bir yaraya sahiptir. Şair, bir tarafıyla o yarayı sarıp sarmalarken, diğer tarafı o yarayı kurcalamakta ve bazen isteyerek bazen istemeyerek tekrar ve tekrar kanatmaktadır. Şairin iç dünyasındaki bu çatışmalar ise yeni şiirlere kapı aralamaktadır.

Hüseyin Karacalar, ilk şiir kitabı Cevapsız Aramalar ile kendisinin dışına çıkmak isterken kendisine rast gelen bir şair. Cevapsız Aramalar, Hüseyin Karacalar’ın ilk göz ağrısı. Telaşla oradan oraya koşturan bir kalabalığa şahit olan, gürültüye kulak tıkamayıp olan biteni duyan, bütün bunların yanı sıra bu uğultunun arasında undan, şekerden ve zeytinden bir rahmet, bir bereket damıtan Hüseyin Karacalar, “annem ve babam için” ithafıyla bizi karşılıyor.  Kitabın ilk şiiri Bir Teselli Ver’de “Şimdi hissettin mi çınar ağacının arasından gelen sesi / Şimdi ezan şimdi namaz şimdi gül tadında bir mevsim” diyor.

18 Kasım 2014

, , , ,

Maksim Gorki Ekmeğini Kazanırken

Maksim Gorki 30'lu yaşlarında ve sigaraya karşı müthiş bir zaafı olduğu biliniyor.
Dünya edebiyatının cins beyinlerinden birisi de büyük Rus romancısı Maksim Gorki'dir. Bu isim yani Gorki adı, kendisinin müstear ismidir. Kitaplarında Maksim Gorki imzasını kullanmıştır. Resmi kayıtlara ise şu isimle geçti: Aleksey Maksimoviç Peşkov.

Gorki'nin yaşam çizgisini irdelediğimizde onun 19. ve 20. yüzyıllar arasında eser verdiğini görüyoruz. Özellikle 19. yüzyıl, başta Rus edebiyatı olmak üzere dünya edebiyatı için oldukça verimli bir zaman dilimi oldu. Bu dönemde heykelleşmeye başlayan edebî şahsiyetlerin büyük eserlerine baktığımızda, yaygın olan sanat anlayışının natüralizm ve realizm akımlarının tesirinde olduğunu anlayacağız. Sanat namına hareket eden bir yazar, içerisinde barındığı toplumdan kendisini soyutlayamaz. Mutlak suretle, sanatçı ve toplum arasında sürekli bir alışveriş vardır. Bu alışveriş bir kültür - düşünce alışverişidir. Toplum sanatçısını şekillendirebildiği gibi sanatçı da toplumunu şekillendirebilir. Gorki'nin hayat sürdüğü zamanlara tekrar dönüp, dönemin Rusya'sındaki umumi manzarayı tablolaştırmak istiyorum. 

21 Ekim 2014

, , , , , , , , , , ,

Yeryüzünü Kişneyen Kitaplar ve Filmler

Allah'ın Türk kavmine sunduğu bir hediyedir atlar... Yeryüzünün en köklü medeniyeti olan Türk - İslam medeniyetinin inşasında bu asil hayvan bir araç olarak kullanılmıştır. Ata yurdumuz olan Orta Asya'dan bu yana sırtından inmediğimiz at, bizlere sayısız zaferler kazandırmıştır. Dünya medeniyet tarihini tetkik ettiğimiz vakit göreceğiz ki, atları evcilleştiren ve onu idare edebilme kabiliyeti kazanan ilk toplumuz. Atları biraz daha teferruatlı tanımak lazım. Biz köpekleri sahibine sadakat ile bağlı bir hayvan olarak biliyoruz. Atlar ise köpeklerden daha sadakatlidir sahiplerine karşı. Kuvveti, dayanaklılığı ve hızı sayesinde müthiş bir savaş aracına dönüşür. Üstün manevra kabiliyeti ile savaş sahasında Türklere savaş kazandırabilecek kadar atik hayvanlardır. Hepimizin de bildiği gibi atlar ayakta uyur ve rüya görebilme kabiliyetine sahiptirler. Bu da, diğer hayvanlar içerisinde atların en hissiyatlı hayvanlar olduğunu ispat eder.

13 Ağustos 2014

, ,

Baudelaire'in Cinneti: Kötülük Çiçekleri

"Bu hastalıklı çiçekleri, kusursuz şair, Fransız Edebiyatının yetkin büyücüsü, sevgideğer ve saygıdeğer, dostum ve üstadım Theophile Guiter'ye, en derin ve alçak gönüllü duygularla ihtaf ediyorum." - Baudelaire

Baudelaire'e şunu haber verin:
Kötülük, bahar mevsimini yaşıyor 
ve mesud olsun, ilk çiçek açtı.

Büyük Fransız şairi Baudelaire, sanat tarihinin en önemli isimlerinden, şiir sanatında romantizm, sembolizm, sürrealizm ve varoluşçu akımlarını temellendiren müstesna bir şahsiyet. O ve şiiri için çok şey yazıldı. Rimbaud ise Baudelaire'i şöyle tarif ediyor: "Şairlerin tanrısı..."

Yeryüzüne bıraktığı en önemli eseri şüphesiz  1857'de yayınlanan Les Fleurs du Mal idi. Türkçe bir ifade ile Kötülük Çiçekleri ya da Elem Çiçekleri. Şairin şiirlerini kitaplaştırdığı bu eserin gerek Fransız Edebiyatında gerekse dünya edebiyatında çok kıymetli bir yeri vardır. Baudelaire'in Kötülük Çiçekleri yayımlandığında dünyanın en büyük edebiyat olayı olarak ilan edildi. Edebiyat alanında yeni bir çağın başlangıcı sayılırdı bu olanlar. Eser öylesine büyük bir yankı buldu ki, dünya edebiyatının bazı şairleri ve yazarları esere bir kutsiyet atfetti. Böylesi bir eserde mutlaka metafizik bir dalgalanmanın olması gerekir gibi ifadeler kullanıldı. Baudelaire, eserinde ana tema olarak kendi buhranını ve bir türlü izdüşümünü bulamadığı cinnetini temele aldı. Melankoli, şeytan, kötülük, günah ve erotizm temalarında şiirlerini barındıran bu eser, Türk Edebiyatından da bir çok şairi etkilemiştir. Özellikle Türk Edebiyatının en büyük şairi olarak kabul edilen ve Sultanu's Şuara ünvanı ile taçlandırılan Necip Fazıl Kısakürek'e derinden tesir eden Baudelaire ve şiiri, edebiyatımızda sembolist akımın alevlenmesine vesile olmuştur.