Cüneyt Arkın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cüneyt Arkın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ekim 2025

, , , , ,

Durum Raporu /kırkiki


Bir süredir buralardan uzağım. 27 Ağustos 2025 tarihinde Durum Raporu dizisinin kırk birinci yazısında blog yazarlığını bırakmaktan söz etmiştim. Bu tarihten bugüne neredeyse bir buçuk aylık bir zaman geçti. Bu süre zarfında yer yer blogumu ve blogumu kullanma amacımı gözden geçirdim. Yazdıklarımı veya burada paylaşmaya değer gördüklerimi göz önünde bulundurdum. Burayı eskisi kadar sık kullanamasam bile blogumu kapatmak, burada bulunan yazılarımı erişimden kaldırmak fikri bana yanlış geldi. Öyle ki 2009 yılından beri blog yazan, bazen düzenli periyotlarla bazen de bir zaman aralığı gözetmeden burayı güncelleyen birisi olarak blogumu kapatmak fikrinden uzaklaştım. Eskiden olduğu gibi düzenli aralıklarla olmasa bile okuduklarımdan, izlediklerimden, dinlediklerimden, yaşadıklarımdan ve şahit olduklarımdan bende kalanları yine sizlerle paylaşmaya devam etmeye karar verdim.

Yeni bir eğitim-öğretim yılına başlamış bulunuyoruz. Bu yıl yeni bir proje yılı başlatmış olduk. Özellikle son yıllarda hepimizin derinden üzen orman yangınlarından sonra, yetişen nesillere "yeşil vatanın" ne ifade ettiğini aktarmak için "Çare Projesi" hayata geçirildi. "Yeşil Vatan - Benim Okulum Geleceğe Çare" serlevhası altında gerçekleştireceğimiz çok çeşitli etkinlikler var. Bu projenin çeşitli eğitim materyalleri Milli Eğitim Bakanlığı'nın sitesinde yayınlanmış durumda. Tıpkı "Dilimizin Zenginlikleri Projesi" gibi bu projeyi de çok anlamlı buluyorum.

Durum Raporu dizisinin önceki yazılarında ülkemizin bir çok bölgesinde yağış sıkıntısından söz etmiştim. Ülkemizin aldığı yağışlar ve doğal bitki örtümüz birbiri ile ilişkili konular. Gelecek nesillerin yaşanabilir ve sürdürülebilir bir ortamda yaşamasını istiyorsak yeni kuşaklara bu bilincin kazandırılması gerekiyor. Çare Projesi de tam olarak bunu hedeflemekte. Özellikle Çevre ve İklim Okuryazarlığı, Toprak Okuryazarlığı kavramları bu projede önemli bir yer tutuyor.

20 Şubat 2024

, , , , , , , , , ,

Durum Raporu /otuz

Şu üç soruyu önemsiyorum. Bu sorular Tolstoy'un "İnsan Neyle Yaşar?" başlıklı hikâyesinde soruluyor. Bu sorulardan birincisi: İnsanın özünde, mayasında, hamurunda -artık adına her ne diyorsanız- var olan şey nedir? İnsanın bir fıtrat üzerine bu dünyaya gözlerini açtığına inanıyorum. Bu fıtratı muhafaza edecek olan da onu yitirecek olan da yine insanın kendisidir. Peki fıtrat dediğimiz şey nedir? Fıtrat kelimesi anlam itibariyle "ilk yaratılış" manası taşımaktadır. Varlık ilk defa ortaya çıktığında, vücut kazanıp bu dünyaya ulaştığında mükemmel haldedir. Onun bu mükemmelliği zaman içerisinde bu dünyanın çukurlarına bata çıka bozulmaya başlar. En nihayet çok çeşitli kusur ve eksikliklerle dolu bir hâle dönüşür. İkinci soru: İnsana verilmeyen şey nedir? Bu soru üzerine daha çok düşündüm. İnsanın yoksun kaldığı şeyler bazen insana verilmiş bir nimet olarak karşısına çıkabiliyor. Bu durumda insanların sahip oldukları, sahip olamadıkları, beraberinde getirdikleri veya beraberinde götürdükleri onun neyle yaşadığını göstermekte. Beraber olduklarımız, beraberlik kurduğumuz her ne varsa, bizi bir noktaya taşıyor. Sonunda bütün yolların çıktığı iki nokta var. Pişmanlık ve şükür. İşte üçüncü soru ve cevabı: İnsan neyle yaşar? Bence insanı yaşatan şeyin adı şükürdür.

10 Ağustos 2021

, , , , , , ,

Severek Ayrılalım Filminden Hareketle Kötüye ve Kötülüğe Bakış

Cüneyt Arkın ve Hülya Koçyiğit, Severek Ayrılalım filminden

Dün akşam keyifli bir akşam yürüyüşünün ardından film izlemeye karar verdik. İzlediğimiz son bir kaç film sinemamızın siyah - beyaz dönemine aitti. Bu kez perdeyi renklendirelim dedik. Yine sinemamızın Yeşilçam dönemine ait olan, daha önceden izlemediğimiz bir melodram seçtik. Filmin adı: Severek Ayrılalım.  Yönetmenliğini Orhan Aksoy'un üstlendiği, yapım yılı 1971 olan film şu dört oyuncu üzerine kurulmuş; Cüneyt Arkın, Hülya Koçyiğit, Yalçın Gülhan ve Semra Sar. Erman Filmin YouTube kanalında restorasyonlu halini izlemek güzeldi.

Türk Sineması'nın en üretken yıllarıydı 60'lar. Bu yıllarda çekilen filmlerle birlikte konu, yöntem, teknik, üslup olarak Yeşilçam bir karakter kazanmış ve bu karakter izleyicisini kendisine bağlamıştı. Hepimizin beğenerek izlediği melodramlar yine bu dönemde ortaya çıkmıştı. Severek Ayrılalım filminin konusu ve senaryosu itibariyle dönemin hakim konu ve senaryo anlayışından ayrılıyor. Seyircinin tepkisini çekme pahasına ahlaki değerlerimiz ile örtüşmeyen bir konuyu temele alıp, yasak bir ilişki etrafında gelişen olayları izliyoruz. Hani pembe dizileri takdim ederken derler ya: "Bu dizide her şey var, aşk, ihanet, entrika, dram..." Ben de bu takdimi Severek Ayrılalım filmi için yapabilirim. Biraz önce filme etik - ahlaki değerler yönünden bir eleştiri getirmiştim. Bu eleştiriyi yaparken biraz durup düşündüm ve aslında bu konuya yabancı olmadığımı fark ettim. Beş yıl önce bunun üzerine bir yazı kaleme almıştım. "Kötü Adamın Tarafında Olmak" başlıklı yazımda Hint sinema oyuncusu Shah Rukh Khan'ın başrolünde olduğu Fan isimli film üzerine yazmıştım. Aşağıdaki pasajı sözünü ettiğim yazımdan alıntılıyorum.

6 Temmuz 2015

, , , , , , , , , , , ,

Türk Sinemasındaki Okul - Kolej Temalı Filmler


Sizlere bu yazımda sinemamızda kolej - okul temalı filmlerden söz edeceğim. Daha önce birkaçını tekrar ve tekrar izlediğim filmler arasında melodram, romantik güldürü ve didaktik yapıda olanlar vardı. Sinemamıza genel bir bakış açısıyla yaklaştığımız zaman ağırlıklı kullanılan temanın melodram olduğunu görürüz. Zengin kız fakir oğlan yahut tam tersi olan konuları bir çok filmde yakalarız. Fakat ekseriyetle mutlu bir netice ile karşılaşır, son yazısını gönlümüz rahat bir şekilde karşılarız. Dönemin sinema yıldızlarınca bizlere sergilenen bu filmlerde jönprömiyerler, Cüneyt Arkın, Ediz Hun, Orhan Günşiray, Göksel Arsoy, Ayhan Işık, İzzet Günay, Tamer Yiğit, Fikret Hakan vardır. Aklıma ilk gelenler bu isimler oldu. Sinemanın  Şimdi Sadri Alışık'ı bu isimler arasına katmayışıma şaşırdığınızı hissediyorum. Sadri Alışık'ı jönprömiyer olarak kabul etmiyorum ben. O genç aşık rolünden daha çok orta yaş (yer yer orta yaşın üzerinde), daima hüzünlü fakat daima hayatın içinden bir adam. Şu halde konuyu fazla dağıtmadan bu yazının gayesine bir dönüş yapalım.