10 Ağustos 2021

, , , , , , ,

Severek Ayrılalım Filminden Hareketle Kötüye ve Kötülüğe Bakış

Cüneyt Arkın ve Hülya Koçyiğit, Severek Ayrılalım filminden

Dün akşam keyifli bir akşam yürüyüşünün ardından film izlemeye karar verdik. İzlediğimiz son bir kaç film sinemamızın siyah - beyaz dönemine aitti. Bu kez perdeyi renklendirelim dedik. Yine sinemamızın Yeşilçam dönemine ait olan, daha önceden izlemediğimiz bir melodram seçtik. Filmin adı: Severek Ayrılalım.  Yönetmenliğini Orhan Aksoy'un üstlendiği, yapım yılı 1971 olan film şu dört oyuncu üzerine kurulmuş; Cüneyt Arkın, Hülya Koçyiğit, Yalçın Gülhan ve Semra Sar. Erman Filmin YouTube kanalında restorasyonlu halini izlemek güzeldi.

Türk Sineması'nın en üretken yıllarıydı 60'lar. Bu yıllarda çekilen filmlerle birlikte konu, yöntem, teknik, üslup olarak Yeşilçam bir karakter kazanmış ve bu karakter izleyicisini kendisine bağlamıştı. Hepimizin beğenerek izlediği melodramlar yine bu dönemde ortaya çıkmıştı. Severek Ayrılalım filminin konusu ve senaryosu itibariyle dönemin hakim konu ve senaryo anlayışından ayrılıyor. Seyircinin tepkisini çekme pahasına ahlaki değerlerimiz ile örtüşmeyen bir konuyu temele alıp, yasak bir ilişki etrafında gelişen olayları izliyoruz. Hani pembe dizileri takdim ederken derler ya: "Bu dizide her şey var, aşk, ihanet, entrika, dram..." Ben de bu takdimi Severek Ayrılalım filmi için yapabilirim. Biraz önce filme etik - ahlaki değerler yönünden bir eleştiri getirmiştim. Bu eleştiriyi yaparken biraz durup düşündüm ve aslında bu konuya yabancı olmadığımı fark ettim. Beş yıl önce bunun üzerine bir yazı kaleme almıştım. "Kötü Adamın Tarafında Olmak" başlıklı yazımda Hint sinema oyuncusu Shah Rukh Khan'ın başrolünde olduğu Fan isimli film üzerine yazmıştım. Aşağıdaki pasajı sözünü ettiğim yazımdan alıntılıyorum.

5 Ağustos 2021

, ,

Kazanmak ve Yenilmek Üzerine

"Herkes bu meydana bir zafer için gelir, ben ise sâde sana yenilmek için geldim."

Sâmiha Ayverdi, Yusufçuk

Mütefekkir ve mutasavvıf bir yazar: Sâmiha Ayverdi. Roman, hikâye, hatırat, makale ve inceleme türünde eserler veren Ayverdi ile henüz tanışmış değilim. Onun yazın dünyasına henüz girmedim. Onu okuyanların ve eserlerini inceleyenlerin tavsiyesi üzerine Yusufçuk kitabı ile Sâmiha Ayverdi okumaya başlayacağım. Yazımın hemen başında alıntıladığım cümle de Yusufçuk kitabından. Şuan Ursula K. Le Guin'in Yerdeniz Büyücüsü isimli kitabını okuyorum. Okuma hızım yavaş olsa da bir hafta içerisinde kitabı bitirmeyi planlıyorum. Ardından Yusufçuk kitabı ile yola devam edeceğim.

Alıntıladığım cümle için biraz düşünmek ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak isterim. Cümle içerisinde "meydana çıkmak, zafer elde etmek ve yenilmek" kelimeleri dikkatimi çekti. Meydana gelmek, meydana çıkmak ile kastedilen şeyin dünya sahnesi olduğunu düşünüyorum. İnsanlar bu dünya sahnesinde göründüğü süre boyunca sürekli bir mücadele içerisindeler. Hemen herkes bu süre boyunca kazanmanın, bir zafer elde etmenin yollarını arıyor. Kimileri kendi nazarında bunu başarıyor, kimileri ise yine kendi nazarında bunu başaramıyor. Cümlenin sahibi "ben ise sâde sana yenilmek için geldim." diyor. Peki zafer ve yenilgi kelimeleri bende hangi çağrışımları uyandırdı?

29 Temmuz 2021

, ,

Durum Raporu /üç

Temmuz ayının bizim için hareketli başladığından söz etmiştim. Muğla tatili, kurban bayramı, yolculuklar falan derken Temmuz ayı hayli uzun geldi. Şimdi ne kadar çok şey yapmışız diyorum. Bu durum bana şunu hatırlattı. Bir günü verimli bir kullandığımızda, iyi değerlendirdiğimizde, geride bıraktığımız o gün diğer günlere nazaran daha uzun geliyor. Fakat günü iyi değerlendirememişsek, verimli kullanamamışsak o gün çabucak bitiyor ve yaşanan güne dair akılda kalıcı bir şey olmuyor. Tabi, bu yazdıklarım tamamen kişisel tecrübelerime dayalı ifade ettiğim durumlar.

Şuan yaz dönemindeyiz. Gün ışığının daha uzun süre yeryüzünde kaldığı bir dönem. Ben böylesi yaz dönemlerinde sanki daha çok yaşıyormuş gibi bir hisse kapılıyorum. Daha önce de sizinle paylaşmış olmalıyım. Mevsimler arasında en çok sevdiğim yaz mevsimi, aylar arasında ise Haziran... Bak şimdi burada bir tezat var. Yaz mevsimini ve Haziran ayını severim dedim ama yaşadığımız şehir tam bir kış şehri. Eskiden bizim için Haziran'ın ve yaz mevsiminin gelişi, tatili - memlekete gitmeyi - sokakta doya doya oyun oynamayı ifade ederdi. Belki de bu yüzdendir Haziran aylarına olan düşkünlüğüm.

28 Temmuz 2021

Sözün Özü Gönül Gözü

Aşkar Dergisi vasıtasıyla kendisinden ve şiirlerinden haberdar olduğum Cevapsız Aramalar'ın şairi Hüseyin Karacalar, bir süredir Aşkar Dergisi'nin internet sitesinde notlarını ve yazılarını yayınlıyor. Maddeler Halinde başlığı altında işaret ettiği, etkilendiği, gündeminde yer bulan bir çok şeyi okuru ile paylaşıyor. Ben de bu yazımda Hüseyin Karacalar'ın Maddeler Halinde dizisinin 19. maddesinde değindiği bir konu üzerine yazmak istedim.
19. Dergâh dergisinin 301. sayısında altını çizdiğim bir cümle: “Batı göz medeniyetidir.” “Görme konuşmadan önce gelir.” demiş J. Berger.

Doğu nedir peki? Söz medeniyetidir, dersek doğru olur mu? Tabii bir de okuduğum yazıda Muhsin Mete’nin vurguladığı “gönül gözüyle hakikati görme” var değil mi? Biz gönül gözüyle görürüz.

Şairin de dediği gibi, biz gönül gözüyle görürüz. Peki gönül gözüyle görebilmek ne demek? Gönül ve göz kelimeleri ne anlama geliyor? Yunus Emre, "Bir kez gönül yıktın ise, kıldığın namaz değil / Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil" mısralarıyla bize neyi anlatmaya çalışmıştır. Bu konuda Yunus Emre'ye ve onun şiirlerine yaklaşmalıyız. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi'nin 26. sayısında Esra Akbalık'ın Yunus Emre'nin Şiirlerinde Gönül İmgesi başlıklı makalesi bu yaklaşımda işimize yarayacaktır. Makale genel hatlarıyla aşağıdaki konu başlıkları ile çerçevelenmiştir.

18 Temmuz 2021

, , , , , , , , , , , ,

Aşkar Dergisi’nin 59. Sayısından Mısra Seçkisi

Durup bir bak dedim dostuna o da döndü postuna

Beraber kibri kucakladınız ayrı ayrı postlarda

Sahi namaz kılınır mı postunuzda

Feragat, Aziz Mahmut Öncel


kredileri var, yalandan gülümseyen kişisel asistanlar

bankaları var, onlarca banka hem de

borçları var, minimum tutarları, asgari yaşamaklar

odamda görüşebilir miyiz?

Kredili, Özgür Ballı

17 Temmuz 2021

,

Aşkar Dergisi’nin 59. Sayısı Çıktı

Aşkar 59

Üç aylık yayın periyodu ile okuruna ulaşan Aşkar Dergisi’nin Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 tarihli 59. sayısı çıktı. Şiir, Öykü, Söyleşi, Taarruzname, Mesuliyet Meselesi ve Sinema – Kitap olmak üzere altı bölümden müteşekkil olan Aşkar’ın bu sayısı Aziz Mahmut Öncel’in Feragat isimli şiiriyle başlıyor. Özgür Ballı, Hıdır Toraman, Yunus Emre Altuntaş, Çağrı Subaşı, Burak Çelik, Faysal Soysal, Şahin Parlak, Ayşe Nur Kaymak, Leyla Arsal, Elif Aşîran, Kemal S. Sayar, Belya Düz, Doğanay Dağlar, Abdurrahman Akpınar, Süreyya Altunkara, Ahmet Emerce, Cumali Yakan ve Murat Özel bu sayının şairleri arasında.

Derginin öykü bölümünde ise bizi dört öykü karşılıyor. Özay Erdem, Mehtap Nas, Cahit Çelikel, Ümit Polat ve Hatice İbiş öykü bölümüne katkıda bulunan isimler. Bu sayının söyleşisinde Soner Aydın sorularını Akif Hasan Kaya’ya yöneltiyor. Akif Hasan Kaya’nın beşinci öykü kitabı olan Serçe Risalesi üzerine konuştular.

Derginin her sayısında okumaya alışık olduğumuz Özgür Ballı’nın Bence’si bu sayıda Taarruzname bölümünü başlatan yazı olmuş. Mustafa Melih Erdoğan Yıldızlı Semalardaki Haşmet – “Bir Yusuf Masalı” Hakkında – başlıklı yazısıyla ve Abdurrahman Akpınar’ın Eksik Borç – 2 Zaman ve Şiir başlıklı yazısıyla okurunu bekliyor olacak.