Samiha Ayverdi ve Yusufcuk kitabı |
16 Şubat 2022
14 Şubat 2022
Sanki Dün Gibi
Geçtiğimiz hafta birkaç aydır sesini duymadığım bir dostum aradı. Heyecan duyarak telefonunu yanıtladım. Hayatlarımızdan, yaşadıklarımızdan, sevinçlerimizden, canımızı sıkan şeylerden, umut ettiğimiz gelecekten ve tabii şiirden konuştuk. Bir saate yakın süren görüşmemizin önemli bir kısmı şiir üzerineydi. Yeni bir şiir yazdığını ve okumak istediğini söyleyince çok mutlu oldum. Ardından şiir üzerine konuşmalarımız derinleşti. Yürüdüğümüz yolu, yolda dikkatimizi çeken insanları ve olayları, içimizde ve dışımızda kalanları anlattık birbirimize.
Şiir, şairden sürekli ilgi isteyen, kendisi üzerine kafa yorulması, emek verilmesi ve uğraşılması gereken bir alandır. Şairin hayatı şiirin dışındaki olay ve durumlarla dolmaya başladığı zaman şiir şairin elinden kaçmaya başlar. Bu bakımdan şiiri elimizde tutmak istiyorsak başta şiir olmak üzere güzel sanatlar ile meşguliyetimizi artırmak gerekir. Şairin şiir ile olan irtibatı ve teması arttığı sürece verimleri de artacaktır. Bu anlamda şiir, şairin gündeminde daima birinci sırada olmayı ister. Eğer şiirden başkaca unsurlar şairin gündeminde şiirden önce gelirse o zaman şairin ortaya koyduğu verim de düşecektir. Bu bağlamda disiplin edebi bir disiplin içerisinde olmak şarttır.
2 Şubat 2022
Durum Raporu /sekiz
24 Ocak 2022
Klasik Teknolojiye Dair (1)
19 Ocak 2022
Aşkar Dergisi’nin 61. Sayısından Mısra Seçkisi
tüm demirler elbet bir gün paslanırkendini bırakınca yeşillenir suyorulunca küflenir ekmek...derdimi derdim sanaben seni çok yoruldum sen bilmiyorsun bunuBulma, Özgür Ballı
Nenem çiçek gibi kokardı bunu da anlatamamSoluğu vardı soluğunun üzerinde üç tane yarımdan duaBöylece yalnızlığa bakarak tamamladı ömrünüEn çok babasızlığını dikerek fistanınaNenem Bir Çiçek, İrfan Dağ
Yalnız otlar mı kurur yaz artınca sıcaktaPelte bir et parçasıdır kafeste gönülO da kurur.Yüksekten Korkan Güvercin, Yavuz Altunışık
Aşkar Dergisi'nin 61. Sayısı Çıktı
Aşkar 61 |
18 Ocak 2022
Durum Raporu /yedi
Ocak ayının yarısını geride bıraktık. Eskiden yılın bu zamanlarında Sivas'a hatırı sayılır kar yağardı. Çocukluğumu yaşadığım yılları hatırlıyorum. Bundan yirmi - yirmi beş yıl önce bu mevsimde bu şehirde kar yüksekliği diz boyuna ulaşırdı. O dönemler Sivas'ın kırsal bir bölgesinde yaşıyorduk ve her gün yürüdüğümüz okul yolu karlarla kaplı olurdu. Kardeşimle birlikte karlara bata çıka o yolu bitirmeye ve okula ulaşmaya çalışırdık. Kiracısı olduğumuz o evin geniş bir bahçesi vardı. Babam eğer evdeyse, o sabahları erkenden uyanır, kar küreği ile kapımızın önündeki karları temizler ve okula ulaşabilmemiz için bize küçük bir koridor oluştururdu. Ardından gelen zemheri soğukları ile hava ayaza çekerdi. Bu ayaz Nisan ayının sonlarına dek devam ederdi. Peşinden havalar ısınır, buzlar erimeye başlar ve toprak ortaya çıkardı. Yaşadığımız mahallede asfaltlanmış bir yol bulunmadığı için ortalık çamur deryasına döner, her gün tertemiz çıktığımız o evden çamura bulanmış bir şekilde dönerdik.
Hatıralarımda yer edinen kar manzaralı Sivas görüntüsü sadece çocukluk yıllarıma ait değil. Lise ve üniversite dönemlerinde de Sivas'ın o halini hatırlıyorum. Uzun sözün kısası bu yıl beklediğimiz gibi bir kar yağışı gerçekleşmedi. Belki haberlerden bilginiz vardır. Sivas bir süredir su sıkıntısı yaşamakta. Yaşanan su sıkıntısı sebebiyle bir dönem günün belli saatlerinde su kesintileri olmuştu. Hepimiz bu kış mevsiminden ümitliydik. Kar yağar, hem ekinleri ayazdan korur hem de bahara doğru barajlara ve göletlere su olur, diyorduk. Şehrimizin su ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan 4 Eylül Barajı'ndaki su seviyesi kritik seviye olan %4'ün altına çekilmiş durumda. Bu yüzden ben de bir endişe oluştu. İnşallah önümüzdeki günlerde beklediğimiz kar yağışı gerçekleşir. Baharda da yağmurlar iyi yağarsa, önümüzdeki yaz su sorunu kalmamış olur.