18 Ocak 2022

Durum Raporu /yedi

Ocak ayının yarısını geride bıraktık. Eskiden yılın bu zamanlarında Sivas'a hatırı sayılır kar yağardı. Çocukluğumu yaşadığım yılları hatırlıyorum. Bundan yirmi - yirmi beş yıl önce bu mevsimde bu şehirde kar yüksekliği diz boyuna ulaşırdı. O dönemler Sivas'ın kırsal bir bölgesinde yaşıyorduk ve her gün yürüdüğümüz okul yolu karlarla kaplı olurdu. Kardeşimle birlikte karlara bata çıka o yolu bitirmeye ve okula ulaşmaya çalışırdık. Kiracısı olduğumuz o evin geniş bir bahçesi vardı. Babam eğer evdeyse, o sabahları erkenden uyanır, kar küreği ile kapımızın önündeki karları temizler ve okula ulaşabilmemiz için bize küçük bir koridor oluştururdu. Ardından gelen zemheri soğukları ile hava ayaza çekerdi. Bu ayaz Nisan ayının sonlarına dek devam ederdi. Peşinden havalar ısınır, buzlar erimeye başlar ve toprak ortaya çıkardı. Yaşadığımız mahallede asfaltlanmış bir yol bulunmadığı için ortalık çamur deryasına döner, her gün tertemiz çıktığımız o evden çamura bulanmış bir şekilde dönerdik.

Hatıralarımda yer edinen kar manzaralı Sivas görüntüsü sadece çocukluk yıllarıma ait değil. Lise ve üniversite dönemlerinde de Sivas'ın o halini hatırlıyorum. Uzun sözün kısası bu yıl beklediğimiz gibi bir kar yağışı gerçekleşmedi. Belki haberlerden bilginiz vardır. Sivas bir süredir su sıkıntısı yaşamakta. Yaşanan su sıkıntısı sebebiyle bir dönem günün belli saatlerinde su kesintileri olmuştu. Hepimiz bu kış mevsiminden ümitliydik. Kar yağar, hem ekinleri ayazdan korur hem de bahara doğru barajlara ve göletlere su olur, diyorduk. Şehrimizin su ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan 4 Eylül Barajı'ndaki su seviyesi kritik seviye olan %4'ün altına çekilmiş durumda. Bu yüzden ben de bir endişe oluştu. İnşallah önümüzdeki günlerde beklediğimiz kar yağışı gerçekleşir. Baharda da yağmurlar iyi yağarsa, önümüzdeki yaz su sorunu kalmamış olur.

4 Ocak 2022

, , ,

Yanımıza Kalanlar

Gündönümü tarihini (21 Aralık) geride bıraktık. Bu tarihten sonra gece süresi kısalmaya, gündüz süresi ise uzamaya başladı. Artık güneş her gün biraz daha erken doğuyor. Fakat her gün bir iki dakikalık geri çekilmelerin olduğunu hesap edersem yaklaşık iki ay sonra uyandığımız zaman havayı karanlık görmeyeceğiz. Uzunca bir süredir uyandığımız saatlerde güneş doğmuş olmuyor. Durum böyle olunca güne başlamak daha zor hale geliyor. Yine karanlık sabahların birinde işe gitmek üzere caddenin karşı kaldırımında servisimizi beklemekteydim. Sivas'ın ayazını bilenler beni anlayacaktır. Geçtiğimiz günlerde İmranlı ilçemiz ile Türkiye'nin en soğuk ili seçilmiştik. Sivas gibi soğuk yerlerde yaşayanlara buradan veciz bir söz paylaşayım. Bizim Sivas'ta "Soğuğa yiğitlik olmaz gardaş." derler. Bu yüzden geçen yıl eşimin ördüğü kaşkol ile boynumu kulağımı sarmadan dışarı çıkmıyorum.

Ben varmak istediğim yere varayım. O gün serviste dinlediğim bir türküden söz etmek istiyorum. Türküyü söyleyen sanatçı Uğur Önür'müş. İsmini daha önce duymamıştım. TRT Ankara Radyosu'nda çalışan Uğur Önür Türk Halk Müziği alanıda çeşitli çalışmalar yürütüyormuş. Unutulmakta olan Türk Halk Müziği değerlerini yeniden insanlara hatırlatıyor ve kendisinin YouTube kanalında çalışmalarını insanlarla paylaşıyormuş. Dinlediğim türkünün ismi de Karanfilim Sarkarım.

1 Ocak 2022

2021 Fihristi

Bu çalışma 2021 yılında blogumda yayınlanan içerikleri listeler.

Merhabalar,

Öncelikle 2022 yılının hepimize sağlık, mutluluk, huzur ve bereket getirmesini diliyorum. Umarım bu yeni yılda her şey gönlümüzce olur. 2021 Aralık ayında bir 2021 Fihristi oluşturma kararı almıştım. Fakat kısmet yılın ilk gününde bu kararı uygulamakmış. Yeni yılın ilk blog yazısı da böylece belli oldu. Peki fihrist oluşturma fikri aklıma nereden geldi? 

Takip ettiğim edebiyat yayınları yılın son sayılarında o yıl dergide ne olup, bitmiş bunun sıralı listesini okurları ile paylaşıyor. Bu hem daha sonraki yıllarda eski sayıları incelerken okura daha kolay bir inceleme imkanı sunuyor. Hem de arşivleme işini daha kolay hale getiriyor. Bu arada ifade etmeliyim ki geçtiğimiz 2021 yılı blogum adına son yıllara nazaran daha hareketli bir yıl oldu. 2022 yılında burada daha sık yazılarımı yayınlayıp, çalışmalarımı daha çok sizlerle paylaşmayı planlıyorum. Yazının sonraki bölümünde ise blogum ile ilgili çeşitli istatiksel bilgileri sizlerle paylaşacağım. Sayfa görüntülenme sayısı, etiketlerde bulunan yazı oranları, en çok okunan yayınlar gibi.

2021 yılı içerisinde blogun tasarımına çeşitli değişiklikler uyguladım. Daha öncede sözünü ettiğim bu küçük dokunuşlar ile genel hatlar itibariyle temamın görünümünü biraz daha iyileştirdiğimi düşünüyorum.

15 Aralık 2021

, , , , , , , , , , , ,

Sartre'ın Varoluşçuluğu ve Kavanozdaki Adam Dizisi

Fransız yazar ve düşünür Jean-Paul SartreBulantı isimli romanıyla tanımıştım. Mütercim Selahattin Hilav'ın tercümesinden okuduğum romanda Sartre'ın dünyasına ve onun varoluşçu felsefesine dair ilk izlenimlerim oluşmuştu. İnsanın önceden tanımlanmamış bir varlık olarak yorumlanması, insanın varlığını aldığı kararlarla şekillendirmesi onun bu felsefesinden anladığım ilk şeylerdi. İnsan ilk önce var olmak gayesiyle dünyaya gözlerini açıyordu. Bu bakımdan Sartre'a göre varoluş dediğimiz hadise özden evvel gelmekteydi. Bu konuda biraz daha derinleşirsek insan sınırları belli olan, şekillenmiş ve tanımlanmış bir öze sahip değildir, onun özünü oluşturan temel bulunduğu eylemlerdir. Buradan destek alarak ifade edebiliriz ki insan bir bütünün içine doğmuştur. Bir toplumun, bir cemiyetin içine... Burada bağımlı olduğu belli başlı şeyler vardır. Bu bağımlılıklar çerçevesinde belli başlı kararlar vermektedir. Nihayet vermiş olduğu kararlar nispetinde varoluş dediğimiz hadiseyi gerçekleştirir. Sartre'ın varoluşçu düşüncesini anlamlandırmak için yalnızca edebi metinlerine bakmak yanlış olacaktır. Çünkü Sartre'ın edebi metinlerinde (en azından Bulantı isimli romanında şahit olduğum kadarıyla) daha çok karamsarlık üzerine kuruludur. Oysa onun varoluşçu felsefesini iyimser bir düşünce olarak değerlendirirler. Onun varoluşçuluğu üzerine okuduğum diğer metinlerde şunu fark ettim. İnsan bağımlılık ve özgürlük arasında bocalamaktadır. Sartre'ın şu ifadesi bu kanıyı destekler niteliktedir. 

Sartre; insan kendi özgürlüğüne mahkûm edilmiştir der.

Sartre'ın varoluşçu felsefesini bilişsel düzlemde irdelediğimizde kimlik, kimliksizleşme, yabancılaşma gibi kavramlarla karşılaşmaktayız. Sartre'ın Bulantı isimli romanı ile Necip Fazıl Kısakürek'in Bir Adam Yaratmak isimli piyesi arasında benzerlikler kurdum.

7 Aralık 2021

,

Adı Haziran Olsun

Eşime...

Gözlerinin içindeyim, dünyaya karşı
Savunulacak en güzel yerde
Sesindeyim, nefesindeyim, en çok gülüşünde
Bir şey var şuramda adına yuva dedikleri
Uzaklaşınca şiir olan
Yaklaşınca vatan
Sende sol yanım dağ sağ yanım deniz
Bir isim bulalım ömür dediğimiz o şeye
Adı Haziran olsun
Sevmek olsun bir insanı sebepsiz.

Uyandığımız sabahlar vardır
Kapısını açtığımız serin akşamlar
Birlikte bir günü bitirmenin huzuru
Yeniden başlamanın sevinci vardır
Aramızda yağmurlar vardır o sıra
Bir çift göz parlar karanlığın ortasında
Bir elma dalından düşer
Ve sen gülümsersin boylu boyunca.

Eve dönüşümde, ekmeği bölüşümde
Bir aydınlığın içine girer gibi
Bitmeyen, eksilmeyen, eskimeyen
Gözlerin yağmura karışan bir sarhoşluk şimdi.
Dinlediğimiz şarkılar mı izlediğimiz filmler mi
Kiraz ağacının dalları mı kalbimize uzanan
Bir kalpten başka bir kalbe çarpıp duran
Avuçlarındaki serinlik mi
Her yokuşta dizlerime derman olan?

Bir isim bulalım ömür dediğimiz o şeye
Adı Haziran olsun
Sevmek olsun bir insanı sebepsiz.

Eyüp Aktuğ
Aşkar Dergisi,  Ekim - Kasım - Aralık 2021, Sayı 60

4 Aralık 2021

, , , , , , , , , , , , , , ,

Durum Raporu /altı

Bugün 1 Aralık 2021. Kasım ayını dün itibariyle yolcu ettik. 2021 yılının bitmesine az bir zaman kaldı.  Durum Raporu'nun altıncı yazısı olan bu yazımda geride bırakmak üzere olduğumuz 2021 yılına dair yaptıklarımı ve yapamadıklarımı paylaşmak istiyorum.  (Yazıya üç gün önce başlamıştım. Fakat  günlük hayatımda biraz yoğunluk yaşadığım için, biraz da tembellik ettiğim için bir kaç satır ile kaldı. Şimdi sözünü ettiğim yıl sonu değerlendirmesine geçebilirim.)

2021'de Blog Çalışmalarım

2010 yılından beri blog yazan birisiyim. Burası için çalışkan olduğum dönemler de oldu, tembellik ettiğim dönemler de... Kafamda her zaman bir yazı konusu olmuştur. Bu konu gördüğüm, duyduğum yahut tecrübe ettiğim bir durumdan hareketle gelişir. Bazen kafamda şekillenen konuyu sistemli bir şekilde yazıya aktarırım, bazen ise cümleleri herhangi bir kalıba sokmadan okuyucuya sunarım. Bu bakımdan 2021 yılı aklıma gelen, not aldığım konuları sistemli bir şekilde yazıya aktarıp okura sunduğum bir yıl oldu. Son yıllara göre bu yıl burada daha fazla bulundum.

2021 yılında okurun güzel karşılık verdiği bir yazı dizisine başladım. Aslında günce de diyebilirim. Durum Raporu ismini verdiğim bu yazı dizisinde ekseriyetle not aldığım, hoşuma giden veya paylaşmaya değer bulduğum olayları, durumları bir sohbet havasında okur ile paylaşıyorum. Şimdi olduğu gibi.

17 Kasım 2021

, , , ,

Hayata Yeni Pencereler Açmak

Yıllar geçiyor, zaman ilerliyor. Artık aynaya baktığımız zaman bizi karşılayan görüntü sadece kendimiz olmuyor. Kendimiz ile birlikte ardımızda kalan yılların fotoğrafını da aynada görüyoruz. Geçmiş ismini verdiğimiz bu fotoğraf kimimiz için varlığıyla insana huzur ve gelecek adına yeni ümitler vaat ederken; kimimiz için ise can yakan ve terk edilmesi gereken bir boşluk olarak karşımıza çıkıyor.

Ömrümüz bir bakıma yolculuğun fotoğrafıdır. Nerede, ne zaman başladığı belli olan ama nerede, ne zaman biteceği belli olmayan bir yolculuk... Uyandığımız her yeni gün yaşamımıza farklı pencereler açıyor. Ömür bahçemize açılan bu yeni pencereler, yaşadığımız, yaşamakta olduğumuz ve yaşayacağımız zamanları daha kıymetli hale getiren bir bilinç oluşturuyor. 

İşte anahtar kelimemiz: Bilinç. Geçmişe dönüp bakarken, yaşadığımız zamana şahitlik ederken ve yaşayacak olduğumuz geleceğe ilerlerken; kimliğimizi oluşturan ve bizi biz yapan yapı taşlarımızı yanımızda götürebilmemiz bu bilince bağlıdır. Bu bakımdan bilinç, kişiyi kişi yapan şeydir. Algılarımız ve  bilgilerimiz bilincimiz vasıtasıyla zihnimizde kendisine yer bulmaktadır. Biraz önce ifade ettiğim meseleye dönelim. Aynaya baktığımız zaman kendimiz ile birlikte ardımızda kalan yılların fotoğrafını dolu dolu görmek için bu bilince sahip olmamız şarttır.