Türk Edebiyatında eser incelemelerini önceki döneme ait büyük eserler ile kısıtlamak edebiyatın önceki dönem ile sonraki dönem arasındaki bağı koparacaktır. Bu durum ise eserlerin ortaya çıkış süreçlerini anlaşılmaz hâle getirecek, eserlerin dönem ve bulunduğu toplum ile ilişkisini anlamaya imkân vermeyecektir. Bu bağlamda Aziz Mahmut Öncel'in Pasaportsuz Türk kitabında dikkat çeken bir şiir olan Nar şiirini incelemek, bu şiir üzerinden günümüz toplumunu ve insan ilişkilerini değerlendirmek istiyorum.
(Şiirin müzikal kompozisyonunu dinlemek için bu bağlantıyı kullanabilirsiniz.)
Güldüklerim oldu, ağladıklarım, sana bakarken içimde tuttuklarım Aynı şeylere gülemesek de aynı şeylere ağladıklarımız oldu Nereden başlamalıyım kurduğum cümleye Sen konuşunca dudağından yeryüzüne taşan İnce perdelerin arkasında mırıldandığın şarkılardan mı Bir deniz kıyısında, bir mendil kenarında Bazen suyu izlerken eriyen gözlerimle Bazen de mendilindeki nakışın kırmızısına takılan gençliğimle Her gece yıldızlara bakıp bir orman kuytusunda Her gece bir geyik kalbinin derin uykusunda Bir yastıkta sonsuz bir fotoğrafın içinde Bana uzanan ellerinden mi Nereden başlamalıyım kurduğum cümleye Ben dilindeki makamın acemisiyim ama Biz yine de kürdilihicazkardan devam edelim “Gümüş tellerle örsem saçının her telini”
Platon antik çağın önde gelen filozoflarından birisidir. Düşünceleri ile dönemini ve döneminden sonra gelenleri etkilemiştir. Platon bu dünyayı görünen ve görünmeyen taraflarıyla ele almış, insanı ve insanın çevresiyle olan ilişkisini yorumlamıştır. Ona göre insan ruh ve beden olarak iki kısımdan oluşmaktadır. Yine ona göre ruh aşkın ve ölümsüz bir varlıktır. Bu görüşe göre beden ise ruhu çevreleyen bir kafes olarak ifade edilebilir. Platon'un "idealar âlemi" olarak nitelediği âlem beş duyumuz ile algılayamayacağımız bir alemdir. Bu âlem ruhun kaynağını oluşturmaktadır. Mutlak iyiliğin ve saflığın kaynağı da idealar âlemidir. Bu maddi âlemde kaynağını arayan ruh, yeterince saflaştıktan sonra yeniden kaynağına ulaşabilir, idealar âlemine dönebilir.
Nicedir hâlim(iz)den, ahvalim(iz)den söz etmedim. En son 15 Kasım 2024 tarihinde Durum Raporu'na yeni yazı eklediğimi fark ettim. O yazıyı yayınladığım günden bugüne kadar pek çok yaşadım, pek çok şeye şahit oldum. Neler yaptığımdan, neye başladığımdan ve neyi sonuçlandırdığımdan söz etmek istiyorum.
Zaman hızla akıyor, bizler bu durumun çoğunlukla farkına varamıyoruz. Kızımız Gülce iki buçuk yaşını, oğlumuz Tuğrul ise bir yaşını çoktan doldurdu. Onların büyüdüğünü görmek, gelişimlerine şahit olmak, hayatımızı onlarla paylaşmak ve bir çok şeyi onlarla doldurmak tarifi zor bir duygu. Çocukların iki-üç yaş dönemlerinde varlığını fark etmesi, benliğinin farkına varması çeşitli krizleri de beraberinde getiriyormuş.
Geçen yıl pek az kar yağışı gerçekleşmişti. Bu yıl gerçekleşen kar yağışı geçen yıl kıyaslandığında çok daha tatmin edici oldu. Doğal su kaynaklarımız ve barajlarımız bu yağışlardan olumlu etkilendi. Bir kaç yıl önce Sivas'ta yaşanan su problemini göz önünde bulundurursam, kış aylarında Sivas'ın kar yağışı alması oldukça önemli. Çünkü Sivas sadece kış aylarında hatırı sayılır yağış alan bir coğrafyada bulunmakta. Yazları sıcak ve kurak, kışları sert ve kar yağışlı geçen bir bölge burası. Haliyle kış aylarında kar yağışı almak bu bölgeler için oldukça önemli.
Yeni bir yıldan hepinize sağlık, mutluluk ve hedeflerinizde başarı diliyorum. Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği bir yıl olması dileğiyle... Son yıllarda bir gelenek haline getirdiğim fihrist çalışmalarımın bir yenisini bu yıl da gerçekleştirmek istedim. 2024 Ocak ayında hazırladığım "2023 Fihristi" çalışmasının üzerinden tam bir yıl geçti. Şimdi "2023 Fihristi" ile geride bıraktığım yıl adına blogumda yayınladığım çalışmalarımı kategorilendirilmiş ve sıralanmış haliyle sizlerle paylaşıyorum. Fihrist çalışmaları genellikle yılın son ayında veya yeni yılın ilk ayında geride bırakılan yılda ortaya konulan ürünlerin, eserlerin sonraki yıllarda daha kolay ulaşılabilmesi adına yapılmakta. Böylece daha sonra yapılması planlanan arşivleme çalışmalarına da katkı sağlamış oluyor.
Serazat Edebiyat'ın Ekim - Kasım - Aralık 2024 tarihli 8. sayısı çıktı. Şiir, öykü, deneme, söyleşi, inceleme, poetika, filiz ve sanat olmak üzere sekiz bölümden müteşekkil olan Serazat'ın bu sayısı Mete Almalı'nın "Çıkmaz Sokak" başlıklı öyküsü ile başlıyor. Mete Almalı, Gökçe Seher Balaban, Z. Rumeysa Topal, Uğurcan Dilber, Eylül Ayşe Kar, Mehmet Ali Güneş ve Ubeydullah Öz öykü bölümünde okuyacağımız yazarlar arasında.
Hüseyin Karacalar'ın Cevapsız Aramalar’ı benim için özel bir kitaptır. Kitabı çok defa okumama rağmen her okuyuşumda şiirlerden yeni anlamlar çıkardım. Hem bende uyandırdığı duygular ile hem de şiirlerdeki dil-biçim-üslup tarafları ile bende ve şiir serüvenimde yeni yollar işaret eden bir kitap oldu.
"Protokol Krizi" şiiri Cevapsız Aramalar’dan bir şiir… Şu sıralar yeniden okuduğum şiirde, modern insanın gündelik hayatındaki absürt durumları, bürokrasiyi, toplumsal ilişkilerdeki yüzeyselliği ve bireyin iç dünyasındaki çelişkileri eleştirel bir dille ele almaktadır.
Şiirin merkezinde, adından da anlaşılacağı gibi, "protokol" kavramı yer alıyor. Protokol kelimesi, törenlerde veya resmi durumlarda uyulması gereken kuralların genel adı olarak tanımlanabilir. Fakat Hüseyin Karacalar’ın şiirinde bu protokol kavramı, resmi bir tören ya da resmi kişilerin, kurumların ilişkileri gibi büyük ölçekli bir protokol değil, daha çok gündelik hayatta karşılaştığımız küçük düşürmeler, öncelik sıralamaları, "ben" merkezli tutumlar-tavırlar ve yüzeysel nezaket kuralları olarak karşımıza çıkıyor. Karacalar şiirinde, bu türden protokollerin ne kadar anlamsız ve insanı bunaltıcı olabileceğini bazen mizahi bazen de eleştirel bir dille vurgulamaktadır.
Adım Eyüp AKTUĞ. 2010 yılından beri blog yazıyorum. Şiir ve sinema ile ilgileniyorum. Bu konudaki tecrübelerimi, ilgimi çekenleri, merak ettiklerimi burada paylaşıyorum. Evli ve Gülce ile Tuğrul'un babası.