28 Kasım 2014

, , , , , , ,

Bitmemiş Türküm: Selvi Boylum Al Yazmalım

Türk sinemasının en iyi filmlerinden birisidir Selvi Boylum Al Yazmalım.
yazmana işle bu türküyü,
boynu incelsin içimdeki dağların. 
Başrollerini Türkan Şoray'ın, Kadir İnanır'ın ve Ahmet Mekin'in paylaştığı Türk sinema tarihinin en iyi aşk filmlerinden birisi, belki de en iyisi. Yapımı 1977 yılında tamamlanan ve Cengiz Aytmatov'un aynı isimli eserinden uyarlanan bir başyapıt.

"durursam bi daha kurtulamam."
Asya'nın utangaç ve tedirgin bakışları...
Asya (Türkan Şoray), İlyas (Kadir İnanır) ile ilk karşılaşmasında içinden bu cümleyi kurmuştu. Asya ve İlyas ilk görüşte birbirlerine aşık olmuşlardı. Asya'nın yaşadığı coğrafyada bir kadının bir erkeği sevmesi, ona aşık olması kabul görür bir davranış değildi. Asya'nın annesi, onu bir yere gönderecekse yüzüne kara sürer öyle gönderirdi.

Adana – Osmaniye civarında bir baraj inşaatı vardır. Asya, ailesiyle birlikte baraj inşaatına yakın olan bir köyde yaşamaktadır. Devlet barajın tamamlanabilmesi için civardaki köylerde yaşayan ailelerin evlerini satın almak istemektedir. Ama Asya'nın annesi buna razı gelmez. Asya ise şehirde yaşamak isteyen, şehir hayatını merak eden, bu dağ başında yaşamaktan sıkılmış olan bir genç kızdır. Annesini evi satması için ikna etmeye çalışsa da ara sıra pek başaralı olamaz. İlyas'a gelecek olursak, arkadaşları ona İstanbullu diye hitap etmektedir ve baraj inşaatını yürüten şirkette çalışan kamyon şoförlerinden birisidir. İlyas kamyonuna çok bağlıdır. Adeta onunla arkadaş gibidir. Kamyonunu nakışlamış, süslemiştir.  Kamyona "Aldırma Gönül" ismini vermiştir. Derken, İlyas bir gün kamyonu ile çamura saplanır. Ne yaptıysa kamyonun tekerleğini bataktan kurtaramaz. Sonra ne mi olur?

İlyas: Çekil başımdan nine,şimdi uğraşamam seninle.
Asya: Nine değilim ben.
İlyas: Ya nesin peki?

Ve hikâyemiz başlar. Asya'nın, İlyas'ın ve Cemşid'in (Ahmet Mekin) hikâyesidir bu.

"ziyanı yok gülüşü yeter bize."
Asya, İlyas'ın köye kadar bırakma teklifini kabul eder.
İlyas, Asya'yı önce yaşlı bir kadın zanneder. Ama daha sonra gözleri birbirine değdiği zaman İlyas Asya'ya, Asya da İlyas'a aşık olur. Fakat Asya, İlyas'la konuşmak - tanışmak istemez. İlyas, zor bela kamyonun tekerini çamurdan kurtarıp Asya'nın peşine düşer. Asya kaçar, İlyas kamyonuyla kovalar. Sonunda pes eder Asya. İlyas'ın köye kadar bırakma teklifini kabul eder. Ama yine de konuşmaz İlyas ile...

"Benim adım İlyas. Kamyonumun adı Aldırma Gönül. Senin adın ne al yazmalım ? (…) Bizimle konuşmuyor arkadaş. Peki niye konuşmuyor. Bizi adam yerine koymuyor mu diyorsun. Ziyanı yok gülüşü yeter bize."

Nihayet köye gelmişlerdir. İlyas, yarın aynı yerde aynı saatte çamura saplansam yardıma gelir misin al yazmalım, diye sorar. Asya, orası yol bir gören olur, diye cevap verir. İlyas ise yarın kalenin orada bekleyeceğim, der. Aşık olduğu kızın ismini dahi bilmiyordur İlyas. Ona al yazmalım demiştir. İsmini söylemezsen gitmem diye seslenir. Asya ise ürkek ve çekingen bir ses tonuyla "Asya..." der.

"elini tuttum sıcacıktı, yüreği elimdeymiş gibi."
Kovalamacanın sonunda Asya pes eder.
Artık bir yürek çarpıntısı vardır. Bu çarpıntının neden kaynaklandığını yavaş yavaş anlamaya başlarlar. Binlerce yıl önce bu hissin adına birileri aşk demiştir. Anadolu'da, bu topraklarda, evlilik çağına gelen kızların geleceği ile ilgili kararları baba verir. Evleneceği kişiyi tanımaz genç kızlar. Hatta yüzünü dahi görmezler. Evin reisi olan baba, ne karar vermişse o karara uymak zorundadırlar. Asya için de durum böyleydi. Asya'ya görücüler gelmişti. İlyas, Asya'nın tanımadığı biriyle evlendirileceğini öğrenir.

Asya: Kızdın mı?
İlyas: Hadi in.
Asya: Artık gelmeyeceksin değil mi? (...) Gelmeyeceksin. Gelme, kızma da... Benim elimde bir şey yok ki.
İlyas: Hadi git.
Asya: Hele bir bak bana...
İlyas: (...)
Asya: Sağ ol.

Asya, İlyas'ı bir daha göremeyeceğini düşünerek, son bir defa gözlerine bakmak ister. Bu bakış Asya için büyük bir hediyedir. Sadece sağ ol diyerek kamyondan iner.

"elinden tutuversem, benimle gelir mi?"
Sen de mi bu kadarcıktın? Sen de bu kadarcıktın. Samet olsun adı.
İlyas Asya'dan kopamayacağını, onu unutamayacağını anlar. Birbirlerini ne kadar çok sevdiklerinin farkına varırlar. İlyas, ansızın Asya'nın kapısını çalar. Bir an duraksarlar. Asya'nın yüzünde tarifsiz bir tebessüm ifadesi vardır. İç sesler konuşmaya başlar bu sahnede.

İlyas: Elinden tutuversem benimle gelir mi ?
Asya: Seninim işte, alıp götürsene beni.

Asya, İlyas'ın kendisine doğru uzanan elini tutmuştur. Aralarındaki büyük sevgi engelleri ortadan kaldırmıştır. Artık ikisinin de yeni bir hayatı vardır. Dağa, taşa, ovaya, yalnız ağaca, sakallı keçiye, mavi gökyüzüne, buğday sarısı güneşe selam vererek, merhaba diyerek karşılarlar bu yeni hayatı. Küçük bir düğün yaparlar. İlyas, işine daha sıkı bağlanır bundan sonra.

Bir akşam, fırtınalı ve yağmurlu bir havada iş için yola çıkan İlyas, yolda kalmış bir minibüse denk gelir. Minibüsteki adam, İlyas ile tartışır minibüsteki yolcuları kurtarması için. Minibüsteki, yeşil parkalı adamın adı Cemşid'dir. Aynı gece, Asya doğum yapar. İlyas'a bir erkek evlat doğurmuştur. Adını Samet koymuşlardır. Ertesi gün, İlyas'ın kamyonu ile bir minibüsü kurtardığını patronu öğrenir. Onu şoförlükten alır, kamyon bakım servisine verir. Bu İlyas için bir yıkım olur. Çünkü kamyonunu çok sevmektedir, onunla arkadaş gibidir. Eve ilk defa sarhoş gelen İlyas, Asya'ya bir şey söylemez. Asya çok geçmeden durumu anlar ve kamyonunun tekrar İlyas'a verilmesi için patronun yanına gider. Bunu duyan İlyas çok sinirlenir. Kendisinin çiğnendiğini düşünür ve herkesin içinde Asya'yı tokatlar. Günlerce eve gelmez.

"dilek hanım..."
Yaptığı hatayı sonradan anlar İlyas.
İlyas büyük bir hata yapmıştır. Aşkına, kalbine ve Asya'ya ihanet etmiştir. Dilek Hanım, baraj inşaatının yapıldığı şantiyenin koordinasyonunu sağlayan şehirli bir kadındır. İlyas'a karşı bir takım duygular beslemektedir. İlyas, Asya'dan önce kısa bir ilişki yaşamıştır Dilek Hanım ile. İlyas bunalımdadır. Ve kafasını dağıtmak, dertleşmek, sorunlarını anlatmak için Dilek Hanım'a gider. Dilek Hanım'da bu durumu kullanır. İlyas'ı günlerce evinde ağırlar. Derken, İlyas'ın iş arkadaşı olan "pis gülüşlü adam" İlyas'ın günlerdir Dilek Hanım'da kaldığını Asya'ya söyler. Asya günlerdir İlyas'ı beklemektedir. Bu haberi alan Dilek, inanmak istemez. O günün akşamında Dilek Hanım'ın evine doğru çıkar. Mutfak penceresinden içeriye baktığında onları görür. Dilek Hanım ile İlyas yakınlaşmışlardır. Daha sonra Asya ve Dilek Hanım göz göze gelirler. İlk önce ikisi de donakalmıştır. Fakat daha sonra Dilek Hanım perdeyi çeker. Asya ise Samet'i de yanına alarak evi terkeder, yollara düşer.

Yol kenarında kendisini alacak bir araba beklerken, İlyas'ın daha önce yardım ettiği Cemşid ile karşılaşırlar. Asya ne yapacağını, nereye gideceğini bilememektedir. Sadece yüreğinde derin bir acı vardır. İlyas'a karşı duyduğu büyük aşkı da beraberinde götürür. Asya'nın gideceği bir yeri olmadığını anlayan Cemşid, Asya'ya karşı şefkat ve merhamet elini uzatır. Küçük Samet, yağmurlu havada hasta olmuştur. Cemşid, doktor getirir. Samet'in bir hafta evden çıkmaması gerektiğini söyler. Bir yabancının evinde bir hafta kalma fikri Asya'nın hoşuna gitmez. Ama Samet'in iyileşmesi için buna mecburdur. Cemşid'in daha önce mutlu bir ailesi varmış. İki çocuğuyla beraber karısı depremde hayatlarını kaybetmiş. Yıllar sonra Cemşid'in evinde bir çocuk sesi duyulmuştur Samet ile birlikte. Cemşid, Asya'ya karşı iyi - güzel duygular beslemeye başlar yavaş yavaş. Asya'ya aşık olur. Ama Asya'yı üzmek, rahatsız etmek, tedirgin etmek istemez. Asya, gitmek Samet iyileşince gitmek için hazırlık yapmaya başlar. Asya'nın ve küçük Samet'in gidişine üzülmektedir Cemşid.

"şu tepe karlı tepe yaylalar."
Samet, Cemşid'i baba olarak seçmiştir.
Asya, Cemşid’i tanıdığı andan itibaren kendisine ve küçük Samet'e gösterdiği ilgiyi - şefkati, giderek artan sevgisini anlamaya başlamıştır. Fakat, Asya'nın aklında hep İlyas olduğundan, Cemşid’e karşı duyduğu saygı ve sevgi, aynı bir büyüğe (amca, dayı, vb.), kendilerine verilen emeğe karşı duyulan sevgi gibidir. Bir gün Cemşid, işten eve biraz geç vakitte gelir. Yolun karşısında Asya'yı gören Cemşid "yine İlyas'ı bekliyor" gibi bir düşünce geçirir akılından. Asya'ya doğru yaklaştığında ise "Seni bekliyorduk, gecikince merak ettik." der. Bu cevap karşısında Cemşid'in yüzünde tarifsiz bir mutluluk belirir.

Cemşid'in uzun bir süredir Asya'dan duymayı beklediği cümleler, yavaş yavaş duyulmaya başlamıştır. Asya ve Cemşid bir müddet sonra birbirlerini bir aile olarak hissetmeye başlarlar. Cemşid, Samet için bir salıncak yapar. Evin bahçesine. Ama Samet o salıncağa binecek yaşta değildir. Asya, anlar ki Cemşid ile olan kaderi artık çizilmiştir. Samet biraz daha büyür. Sonra resmi nikah ile evlenirler. Yavaş yavaş hissedilir bir yakınlaşma olur Asya ve Cemşid arasında. Bir akşam sofrasında, hep beraber yemek yerken, üçü birlikte "şu tepe karlı tepe yaylalar" şarkısını söylerler. Huzur, güven, mutluluk Asya'nın gözlerinden sezilmektedir. Peşinden kapı vurulur.

"sevgi neydi? sevgi emekti."
Sevgi dostça uzanan insan eliydi.
Kapıyı çalan kişi bir adamdır. Bu yakınlarda bir kamyonun kaza geçirdiğini söyler. Cemşid'i yardıma çağırmaktadır. Cemşid, kaza yapan kamyonun yanına gittiğinde, kaza yapan adamın yıllar önce, fırtınalı ve yağmurlu bir havada minibüsteki yolcuları kurtaran adam olduğunu anlar. Hemen yardım eder. Onu evine getirir. Cemşid, Asya'nın daha önce İlyas'ın karısı olduğunu bilmemektedir. Asya, İlyas'ı ansızın karşısında görünce, ayaklarının altında bir deprem kopuyor zanneder. Elindeki odunları yere düşürür. Yıllar sonra İlyas'ı karşısında görmüştür. Üçü bir süre hareketsizce beklerler. Adeta donmuş gibi. Sonra, Cemşid, Asya'ya İlyas'ı göstererek kaza yaptığını söyler. Bu gece misafirimiz olacaktır, der. Ama Cemşid, durumu anlamıştır. İlyas ile Asya'nın durumlarını sezmiştir. Cemşid kendi kendisini sorgulamaya başlar. İlyas'ın Asya'nın ilk kocası olduğunu daha önce bilsem onu eve getirir miydim, diye sorar kendisine. Getirirdim çünkü yaralıydı, cevabını verir içinden. Çünkü Cemşid insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir.

Asya, ağlar. Çok ağlar. Korkar da. Demek hala seviyor, hala İlyas'a aşıktır. Ardından, sevgi nedir, diye sorar kendi kendine. Sevgi nedir? Nihayet bir cevap bulur bu soruya. Asya, aradığı cevabı bulmuştur artık. Sevgi emekti, iyilikti. Sevgi dostça uzanan insan eliydi. Ertesi gün İlyas af diler Asya'dan. Asya bir şey söylemez. Cemşid, tedirgindir, korkmaktadır. Asya, İlyas ile gitmeyi tercih ederse onları durduramayacaktır. Ama sabırla ve korkuyla bekler. Bu arada Samet, İlyas Amca olarak tanımıştır gerçek babasını. İlyas, yine elini uzatır Asya'ya. Elimi yine tut, Samet'i de alıp gidelim buralardan, der. Asya da korkmaktadır.

"bitmemiş türküm benim..."
Elveda Selvi Boylum Al Yazmalım, Elveda...
İlyas'ın kafasında Samet'i ve Asya'yı buralardan götürüp yeniden bir aile olma düşüncesi vardır. Ama Asya, İlyas'a yakınlık göstermemektedir. İlyas, kendisi ile gelmesi için Samet'i kamyonuna bindirir ve yola koyulur. Samet'in yokluğunu fark eden Asya, kamyonun peşine düşer. Bu sırada yol işçisi olan Cemşid, yolda çalışırken İlyas'ın Samet'i götürdüğünü görür. Cemşid'de kamyonun peşi sıra koşar. Cemşid'i gören küçük Samet babasına ağlayınca İlyas kamyonu durdurur. Aşağı inerler. Asya, kamyona yetişmiştir. İlyas, Samet'e gerçek babası olduğunu söylemek üzereyken, Asya "Samet..." diye bağırır. İlyas cümlesini tamamlayamaz. Samet annesine doğru koşar.

Filmin doruk noktası bu sahnedir. Cemşid, en arkada olan biteni korku dolu gözlerle izlemektedir. Samet, Cemşid'i görür görmez "baba!" diyerek Cemşid'e doğru koşması ve onun boynuna sarılması, Asya'nın Cemşid'i seçmesini kolaylaştırmıştır. Samet, Cemşid'i babalığa kabul etmiş, onu seçmiştir. Asya, ağır ve yorgun adımlarla Cemşid'e doğru ilerler. Bu noktada göz ucuyla son bir defa arkasına, İlyas'a bakar. İlyas da Asya'ya son bir defa bakar. Donuk kareler ve iç sesler ile yoğun bir atmosfer oluşturulur filmde. Asya, Samet ve Cemşid el ele tutuşup arkalarını dönüp giderler. İlyas ise kamyonuna biner. Bitmemiş türkü şöyle devam eder:

"Elveda asya, elveda selvi boylum al yazmalım, elveda..
Bitmemiş türküm benim.."

Film ve Kitap Üzerine Düştüğüm Notlar

Yazımın başında da belirtmiştim. Film bir uyarlamadır. Cengiz Aytmatov'un aynı isimli eserinden sinemamıza çok başarılı bir şekilde uyarlanmıştır. Cengiz Aytmatov, Sovyet Yazarlar Birliği'ne üye bir yazardı. Bu eserini yazdıktan sonra, Sovyet Rusya'da 1962 yılında "Lenin Edebiyat Ödülü"nü almıştır. Cengiz Aytmatov yazın hayatının erken dönemlerinde sosyalist karakterde bir insandı. Kalemindeki sosyalist karaktere bu eserine çok iyi biçimde yansıtmıştır. Biraz önce filmi detaylıca inceledik. Filmin teması: Sevgi Emektir! Fark ettiniz sanırım. Emek kavramından bahsediyoruz. Emek kelimesine en aşina olduğumuz fikir akımı sosyalizmdir. İyilik, emek, eşitlik, dostluk kavramları sosyalist ideolojide belirginlik göstermektedir. Dikkat etmenizi istediğim bir başka nokta ise Cemşid'in yeşil parka giymesi. Sevgisine, Asya'ya emek verem Cemşid, filmin başından beri yeşil parka giydi. Bu ayrıntı da sosyalist ideolojiye ince dokunuşlar yapmaktadır.

İlyas, Asya'ya hep "al yazmalım" demiştir. Filmi izlediğimde Asya'nın doğal güzelliğini ön plana çıkaran bir atmosfer oluşturuyor başındaki al yazma. İlyas'ın ilk dakikada ilgisini çekiyor bu. Ama daha sonra (İlyas, Asya'yı tokatladığı sahneden sonra) İlyas, Asya'yı köylü kız anlamaz beni düşüncesine kapılıyor. Asya'nın "al yazmasını" ve köylü olmasını küçümser  gibi havaya giriyor. Zaten ardından şehirli Dilek Hanım'ın yanına gidiyor. Aşkına ihanet ediyor. Cemşid'in sabırlı bekleyişine de değinmek istiyorum. Bu noktada Dilek Hanım ile Cemşid'i kıyaslayanlar var. Dile Hanım, İlyas'ın evli olduğunu bile bile onu evine aldı. Bu durumdan faydalanmaya çalıştı. Ama daha sonra vicdan yapıp İlyas'ı Asya'ya gönderdi. Cemşid ise Asya'ya karşı merhametli yaklaştı. Asya'yı incitmedi, onun istemediği bir şey yapmadı. Bu kıyaslama bana göre çok saçma.

Bir başka nokta ise filmde kullanılan monolog -iç ses- tekniğidir. Seyirciyi filmin içine alan, filme bağlayan ve o yoğun atmosferi en güzel şekilde aktaran bir iç ses tekniği uygulanmış. Kameranın çekim teknikleri de çok başarılı. Omuzdan yukarı yakın plan çekim uygulanması ve bakışların ön plana çıkarılması atmosferi sağlamlaştıran diğer unsurlar arasında. Bir de filmin müziği var tabi. Filmin önemli ögelerinden birisi. Cahit Berkay'ın Selvi Boylum Al Yazmalım için hazırladığı o muazzam beste. Filmin temasına o kadar güzel uyum sağlamış ki... Cahit Berkay, 2012 yılında Show TV'de Türkan Şoray adına düzenlenen gece de Selvi Boylum Al Yazmalım filmi için hazırladığı besteyi Türkan Şoray'ın güzelliğinden etkilenerek hazırladığını itiraf etmişti.

Değinmek istediğim bir noktada şu. Samet rolündeki çocuğu merak ettiniz siz de benim gibi? Çocuk, kız çocuğu mu erkek çocuğu mu belli değil. Ben anlayamadım. Yazıma başlamadan önce araştırdım. Bu çocuk bir kız çocuğuymuş. Sinemamızın kötü adamlarından olan Bilal İnci'nin kızı Elif İnci'ymiş. Ama rol kabiliyeti güzeldi çocuğun.

Filmin finali ile ilgili bir kaç şey söylemek istiyorum. Finali nasıl buldum? Final olması gerektiği gibiydi. Filmi izleyenlerin çoğu finalden rahatsız olmuş, finali beğenmemiş. Asya'nın gerçekten aşık olduğu adama, İlyas'a dönmesi gerektiğini savunuyorlar. İlyas, bunu hak ediyor mu? İlyas'ın Asya'yı yine bırakıp gitmeyeceğine garanti verebilir misiniz? İlyas, Asya'yla evlendi. Onu evinden aldı ve karısı yaptı. Çocukları oldu. İlyas'ın görevi evine bakmaktı, onları kimseye muhtaç etmeden şereflice yaşatmak, onlarla ilgilenmekti. Ama kamyonu elinden alındığı için bunalıma girdi. Karısını, çocuğu bir kamyon için perişan etti. Aklı havada, olgunlaşmamış bir adamdı İlyas. Asya günlerce bekledi, belki gelir diye. Her kamyon sesinde yola çıktı, acaba İlyas mı geldi, düşüncesiyle... Diğer tarafta da Asya'yı ve Samet'i seven, onlara yıllarını harcayan, onların üzerine titreyen, onları koruyan-kollayan, onlara huzur ve güven veren Cemşid var. Final sahnesinde, Asya Cemşid'e minnet duyduğu için, ona vefalı olması gerektiği için gitmiyor. Cemşid'i nankör olmamak için tercih etmiyor. Cemşid'i ailesi olarak gördüğü için Cemşid'e doğru yürüyor. Çünkü Samet Cemşid'e baba demiştir.

Bitirişi Tolstoy'un şu cümlesini paylaşarak yapmak istiyorum. Tolstoy diyor ki: "Bir kadının kaderi; sevdiği adamın ihanetiyle, sevmediği adamın sadakatı arasında çizilir."

NOT: Film hakkında akademik bir bilgiye - makaleye ulaşmak isteyenler Prof. Dr. H. Hale Künüçen'in kaleme aldığı -Türk Sinemasının ‘En İyi Aşk Filmi’ “Selvi Boylum Al Yazmalım” Filminde Yakın Çekimin Gücü- isimli makalesini okuyarak ulaşabilirsiniz. Makaleyi okumak için buraya tıklayın.
Paylaş:  

0 Yorum:

Yorum Gönder

Bloguma ziyaretiniz için teşekkür ederim. Bu içeriği beğendiyseniz paylaşabilir, yorum yaparak katkıda bulunabilirsiniz. Yeniden görüşmek ümidiyle...