4 Nisan 2015

Enfa Edebiyat Dergisi'nin 1. Sayısı Çıktı

Enfa Edebiyat Dergisi ilk çiçeğini açtı. Taşra edebiyat dergiciliğine ilk sayısıyla "merhabalar olsun" diyen Enfa Edebiyat, şiir - öykü - deneme türlerinde yazın dünyamıza eser sunarak gönüllerde hoş bir yankı uyandırmayı amaçlıyor. Enfa Edebiyat'ın ilk sayısı 12 sayfadan oluşmakta, ama öyle sıcak ve öyle samimi, dolu dolu bir sayı olmuş. Dergiyi elinize aldığınızda ve ithaf bölümü ile karşılaştığınızda yüzünüzde bir tebessüm bırakacak olan şu satırlarla karşılaşacaksınız.
dostluğunu hissetiren güzel insanlara,
içilen tüm kivi çaylarına,
ve bunca tebessümün vesilesi olan
varlığıyla huzur bulduğumuz
hüseyin kaya hocamıza
ithaf olunur.
Enfa Edebiyat'ı biraz tanımak ve tanıtmak istiyoruz. Kendisini Enfa Edebiyat'ta "şey" olarak tanımlayan Ubeydullah aslında derginin imtiyaz sahibidir. Derginin editörlüğünü Neslihan Ermahiş yapmakta, şiir editörlüğünü Eyüp Aktuğ ve nesir editörlüğünü Mete Almalı yürütmekte. Derginin sanat editörlüğünde ise Sümeyye Yöner bulunmakta. Enfa Edebiyat'ta Sosyal Medya Ekipler Amiri ise Liya Zerya. Bir de Enfa: Hüseyin Kaya.

29 Mart 2015

,

Saatini İleri Almak İstemeyen Adam

Bu yazıyı yazmayı planladığımda saat 02:10 idi. Şimdi ise 02:20 oldu. On dakika boyunca ne yazsam acaba diye düşünmedim. Kendime kahve yaptım. Sanırım bu gece uyumayacağım. Son zamanlarda anlam veremediğim şeyler oluyor. Ve bu anlam veremediğim şeylere karşı verdiğim tepkilere de anlam veremiyorum. Her neyse, konumuz bu değil zaten. Masamdaki dijital saat 03:00 rakamlarını gösterdiğinde, hayatımı bir anda bir saat ileri sarmış olacaklar. Yaz saati uygulamasına geçiliyormuş yaklaşık yarım saat sonra.
Dinçer - Bu saçma bir başlık oldu yazıya.
Eyüp - Saçma olmadı. Saçma olmuşsa bile benim yazım bu.
Dinçer - Yazacak bir şey bulamamışta bunları yazıyor gibi bir halin var.
Eyüp - Son zamanlarda garip şeyler yaşıyorum. Bir de sen gelme üzerime. Kafamı rahatlatmak istiyorum.
Dinçer - O garip şeyleri yaşamamak senin iradende aslında.
Eyüp - Haklısın sanırım.
Dinçer - Şaşırdım.
Eyüp - Neden, ne oldu ki?
Dinçer - Haklısın, dedin ya... İtiraz edeceksin sanmıştım.
Eyüp - Başımı ağrıtma Dinçer, lütfen...

19 Mart 2015

, , , , , , , , , , ,

Bu Bizim Hüznümüz: İran Sineması

Baran filminden bir sahne

Geçtiğimiz yüzyılın büyük icatlarından birisi olan ve kimi insanların hareketli fotoğraf makinesi olarak tanımladığı kamera, 1930’lu yıllarda İran ile tanıştı. Haliyle İran sinemasının tarihçesi de 1930’lardan itibaren kayıt altına alındı. İran’ın etnik mozaiğine baktığımız zaman kozmopolit bir yapıda olduğunu göreceğiz. Nüfusunu Fars, Türkmen, Kürt, Arap ve diğer etnik unsurlar oluşturuyor. Bu sebeple batılıların Ortadoğu penceresi ile baktıkları coğrafyanın en güzel prototiplerinden biridir. İran’da ilk sinema salonu 20. yüzyılın hemen başlangıcında, Tahran’da açılmış olmasına rağmen İran’ın özgün sinemasını oluşturması için çeyrek asırlık bir zaman dilimine ihtiyacı vardı.

16 Mart 2015

, , , , ,

Sartre'nin Bulantısı: Varoluşçuluk


Sartre'i irdelemeden önce meselemize zemin olması için varoluşçuluk kavramının izahı ile başlamak istiyorum. Varoluşçuluk veya egzistansiyalizm, ekseriyetli kültürel ve psikolojik hareketlerin oluşabilmesi için öncelikli olarak bireysel deneyimleri şart koşan bir felsefe şubesidir. Batı felsefesine baktığımızda bilinen ilk varoluşçu filozofun Søren Kierkegaard olduğunu göreceğiz. Kierkegaard'ı diğer cins beyinlerden ayıran neydi peki? Kierkegaard, Hegel'in ve Kant'ın aksine düşün dünyasına toplumcu ve bütüncü bir bakış açısıyla yaklaşmak yerine bireysel bakış açısıyla yaklaştı.

14 Şubat 2015

,

Karnında Kelebekler Uçuşan Adam: Roger Whittaker

Roger Whittaker

Pastoral bir sesi var bu adamın. Bu adamın şarkılarını dinlediğim zaman Alp Dağlarının mor eteklerinde yaşayan, küçük mütevazi çiftlikleri ile hayatını sürmeye çalışan bir İskandinav ailesi aklıma gelir hep. Mesela şu bizim Heidi yok mu? Onu da düşünebilirsiniz. Uzun yolculuklar için de değerlendirilebilir bu adamın şarkıları. Gün karşı tepenin ardında kalırken, kızıla çalan - turuncuya yakın buğday sarılığını alırken gökyüzü, siz otomobilinizin penceresini açmış baskın havayı biraz serinletmeye çalışırken, kasetçalarınızda da şu şarkı (sieben Jahre sieben Meere) çalıyorsa sizinle tanışmak isterim.

Bir de ıslık olayı var. Adamın içine kelebekler, kuşlar kaçmış gibi adeta. Dünyanın en iyi ıslık çalan adamı dersem yanlış bir şey söylemiş olmam. Bir konserinde şöyle bir performans sergilemiş. Şuraya tıklayıp izlediğiniz zaman bana hak vereceğinizi umuyorum. Şeytan çağırmanın ne gereği var şimdi derseniz saygı duyarım.

6 Şubat 2015

, , , , ,

Johann Gottlieb Fichte’nin Cinneti: Hürriyet

Johann Gottlieb Fichte

Alman felsefesinin cins beyinlerinden birisi de Johann Gottlieb Fichte’dir. Fichte, 18. yüzyılın sonlarında ve 19. yüzyılın başlarında Immanuel Kant’ın sistemleştirdiği Alman idealizminin (kısmen) önemli temsilcilerinden birisidir. Alman idealizmi romantizm ve Rönesans ile yakından ilgili bir akımdır. Peki, meselemizde yer işgal eden Fichte, Alman idealizminin neresindedir? Bu sualin cevabını, Fichte’nin yaşam çizgisini irdelediğimiz zaman bulmuş olacağız. Fichte, Immanuel Kant’ın idealizmi ile Friedrich Hegel’in diyalektiği arasında konumlanmaya çalışan bir geçiş süreci filozofudur. Onu tamamıyla belli bir akımın içine dahil etmek yanlış olacaktır.