12 Ocak 2019

Üç Gündür Yollarımız Kapalıydı

Buralara uğramayalı uzun bir süre oldu. Bu süre zarfında hayatımda belirgin bir değişiklik olmadı. Hemen her şey olağan seyrinde devam ediyor. Fakat itiraf etmeliyim ki tembelleşmeye başladım. Artık eskisi kadar kitap okumuyor, metin çalışmaları yapmıyorum. Bunu bir süre yoğun iş tempoma bağlıyordum. Fakat işlerim hafifledikten sonra da bu durum devam etti. Bu da tembelleşmeye başladığımı gösteriyor. Bazen bu duruma yeni bahaneler üretmeye çalışıyorum. Örneğin bu durumu gurbette yaşıyor olmamım getirdiği psikolojik yorgunluğa bağlıyorum. Ya da uzun bir süre hemen her şeyin olağan seyrinde devam etmesi de olabilir.

30 Ağustos 2018

,

Aşkar Dergisi'nin 47. Sayısı Çıktı

Aşkar Dergisi’nin 47. sayısı çıktı. Üç aylık yayın periyodu ile çıkan derginin Temmuz – Ağustos – Eylül tarihli sayısı güçlü bir ses olarak okurunun karşısında.

Şiir, öykü, söyleşi, taarruznâme, dikine paralel,  mesuliyet meselesi, maddeler halinde ve kitap olmak üzere sekiz bölümden müteşekkil olan derginin şiir bölümü bu sayıda da oldukça güçlü. Mustafa Melih Erdoğan, Özgür Ballı, İdris Ekinci, Salim Nacar, Dursun Göksu, Seyit Köse, Emrah Tahiroğlu, Yunus Emre Altuntaş, Eyüp Aktuğ, Ali Yılmaz, Hikmet Çamcı, Ahmet Emerce, Esma Koç, İdris Selici, Örsan Gürkan, Mustafa Ay, Çağrı Subaşı derginin bu sayısının şairleri arasında.

Mustafa Melih Erdoğan, Tavaf Patikleri ismini verdiği şiiriyle dikkatleri üzerine çekiyor. “bu kitaplar ne demek istemektedir / ve hangi gerekçeyle gerekir gereken gerekli sancılar / eeeey dünya derler sonra / ibriğinin ucu geniş kablarımız dar” mısralarıyla bizi Veysel’e, Veysel’i bize çağırıyor. Özgür Ballı, Yeşilmiş isimli şiirinde içinde kaybolduğumuz, sıkıştığımız, biraz nefes payı aradığımız gündemlerin uzağında “tutalım yollar kapalı yanlış yere seviniyor birisi / geçelim orman olsun elini uzat göl olsun / yeme kanmayan balık olsun bu insanlar ne tuhaf / yaklaştıkça artan umudum olsun” mısralarıyla umudunu, umudumuzu daha gür tutuyor. Müstakil ismini verdiği şiiriyle İdris Ekinci, evin içerisinden hareketle muhatabımız olan, muhatabı olduğumuz insanı işaret ediyor. Dursun Göksu, Pencereleri Islatan isimli şiiriyle çalışılmış bir yalnızlığın içine sokuyor okurunu.

24 Mayıs 2018

,

Aşkar Dergisi'nin 46. Sayısı Çıktı

Aşkar Dergisi’nin 46. Sayısı çıktı. İlk sayısından bugüne değin 12 yılı geride bırakan Aşkar, 46. Sayısında “İtibar olmazmış yüze gülene / Canım kurban olsun kadir bilene / Kefen yetişmezmiş garip ölene / Belki yârin çevresine saralar” mısralarıyla okurunu karşılamakta.

Bu sayıda İdris Ekinci, Hüseyin Karacalar, Özgür Ballı, İrfan Dağ, Aziz Mahmut Öncel, Hikmet Çamcı, Çağrı Subaşı, Yasin Fişne, Ali Yılmaz, Merve Parlak, Yavuz Altınışık, Yunus Emre Altuntaş, Burak Çelik, Mehmet Biter, Ahmet Emerce ve Remzi Köpüklü şiirleriyle Aşkar’da yer alıyor.

Öykü bölümünde, Regaib Albayrak, İsmail Demirel, Muhammed Şahin, Veysel Altuntaş, Mikail Çelik ve Numan Altuğ Öksüz öyküleriyle Aşkar’da yer alıyor.

Hüseyin Karacalar, “İçimizden Söyleştik” için bu sayıda Yasin Fişne ve Ali Yılmaz ile birer söyleşi gerçekleştirdi. Aziz Mahmut Öncel’in “Kalanlar” yazısı Taarruznâme’de yer alıyor. Mesûliyet Meselesi’nde İdris Ekinci, Ferhat Nabi Güller ve Yavuz Altınışık’ın yazıları bulunuyor. “Türk Müziği Has Şiirimizdir” sayfasında Mustafa Melih Erdoğan, Cinuçen Tanrıkorur’u yazdı.

Aşkar 46 dedi, böyle oldu.

28 Nisan 2018

,

Vida

varılacak yer yok bu dünyada
yok ne yaptıysam yanlış, neye koştuysam yalan
kesip biçtiğim kumaş oturmuyor üzerime
içimi soğutmuyor dökündüğüm su, gördüğüm yüz, aldığım merhaba
yağmur aynı yere çiseliyor hep, rüzgar aynı yeri kurcalıyor yüzümde
yüzüm, itimat vermiyor çek senet tüccarlarına.
onu aynalardan, onu derin kışlardan, gecekondulardan geçiriyorum
pusulalardan, sandıklardan, şam’dan ve bağdat’tan.
utancımı koynuma alıyorum, koynumda genişleyen bir kış
içimi bekle, esirge, utancıma temiz örtüler giydir, beni sarıp sarmala
tanrım! demokrat varlığımı bağışla.

çağdaş bir günaydın oluyor her sabah, medenî bir kahvaltı sonra
bush’a ve obama’ya sövdüğüm gibi trump’a da sövüyorum
meâlen okuyorum olup biten şeyleri
boğaza sürülen lokma susturmamalı dilimin ucunda bekleyeni
oysa hepimiz cesuruz toprağın önünde, hepimiz çıplak ve ısrarlı
kirli bir bâkirliği kovalıyoruz.

pat pat vuruyor kan büyük banknotlar arasında
işte işte uğruna ölünen patronlar
çalış ve öl, biraz yemek biraz kahkaha

bir suç işle şimdi, makinalara karşı, bankalara, gazetelere karşı
bir suç işle, ceplerindeki tohumu savur toprağa
fırlayarak uykundan, kendini işgal ederek, sahici yumruklarla
asfaltlardan değil, dağ yollarından, ırmaklardan, kaynayan potinlerinle
koş şimdi, cüretkâr ölümlerle koş sana kucak açan tom amcana
örgütle kalbini kafire karşı
çıkar boynundaki kravatları, o vidayı oynat yerinden
kalmasın hiç tereddüt tetiği çekerken.

kanayan bir çocukluktum şunun şurasında
gazetelerde ve köşe başlarında bir yerim olmayacak
kuşandığım kılıçla, altını çizdiğim cümleyle, gözüme sürdüğüm gurbetle
daha koyu, daha çıplak şarkılarla bilineceğim, eve döneceğim bir gün
çünkü varılacak yer yok bu dünyada.

Eyüp Aktuğ
Aşkar Dergisi, Temmuz - Ağustos - Eylül 2017, Sayı 43

8 Haziran 2017

, , , , ,

Cana Değen Yumruk: Hangi Anahtar

Gabriel Garcia Marquez, Vivir Para Contarla isimli kitabında "Hayat insanın yaşadığı değildir; aslolan, hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır." der. İnsan neyi kaybettiğini hatırlamak ve hatırladığını anlamak, anlatmak için yaşar. Yaşamın, yaşıyor olmanın bu gayesi düşünmek ve düşünüleni dil ile izah etmek ile mümkün olmaktadır. Dilin talim ve terbiye müesseselerinin başında ise şiir gelir. Şiir, arayan, bulan, hatırlatan ve oluş-buluş deveranında mutlak olana uzanmaya çalışan bir alandır. İdris Ekinci'nin ifadesiyle "Şiir, dilin imkanları, sınırları içinde varılabilecek en uçtaki sanattır."

Günümüz şiirinin bunalımlarından birisi de şiirin hayat ile ilişiğinin kesilmesi, şiirin bir fantezi metni haline getirilmesidir. Bu yargıya  ulaşmak için güncel edebiyatı takip etmek yeterli olacaktır. Bunun için de öncelikli durağımız dergilerdir. Sağlam şiirin nedirinden ve nasılından haberdar olanlar görecektir ki, edebiyat dergilerinin birçoğunda birbirini taklit eden, tekrar eden, bir öze bağlanamayan şiirler vitrine çıkmaktadır.

Şiir adına yaşanan böylesi bir bunalım döneminde sağlam şiirin peşine düşen, şiiri bir mesuliyet meselesi olarak gören ve kazandığını koruyabilen, şiiriyle korunabilen bir şairdir Mustafa Melih Erdoğan. Şiirlerini Aşkar Dergisi'nden takip ettiğimiz Erdoğan, derginin genel yayın yönetmenliğini de sürdürmektedir. Şairin, Aşkar Dergisi'nin ilk sayısından günümüze kadar Türk şiiri ve dergiciliği adına değerli emeklerine şahit olduk. Erdoğan, şiirleriyle güncel şiir dilinin yerleşik kalıplarının dışına çıkmakta ve bu konudaki mesaisiyle şiiri sıradanlık çıkmazından kurtarmaya çalışmaktadır.

4 Mayıs 2017

,

Kırılsın Arada Ne Varsa

kan aktığında, atlar çatladığında bu sonsuz koşuda
artık ipek bir uzaklıktır dün sığınağı.

bir kışın lapa lapa dökülmesidir üzerime, tedbirsiz bir acıdır tenimde gezinen anı
koynumdaki karaltıdır o, beni sarhoşlayan uygunsuz sokaklardan yollardan geçiren
avuçlarındaki şeffaflıktır, kâfi gelir akıp gideni durdurmaya.

gün akşam, kahır göğsüme yaslanır durur
akşam ki iki defa gurbet, bıçaktır gün
iyi bilensin bu bıçak, sıyırsın parmaklarımdan saçlarını
içime eri, damarlanan gençliğime hıncıma sen yerleş
ama sen yabancı bir göz taşırsın yüzüme, adıma bitişmeyen bir dil
tütünü her okşayışımda koynumu yakmasın orada birileri.
insan nerenin meşhurudur bilmiyorum
dünya beni seninle azaltıyor, boşluk bırakmadan
baştan ayağa azaltıyor, uyusam uyansam hiç boşluk bırakmadan
ne olur sanki.

uygunsuz kelimeler geçirdim içimden, içim garip, içim bir başka
sana kendimi bir başkası olmadan uzattım, karanlığımı seyreltmeden
kelime atlamadan, hiçbir harfi yutmadan girdim ırmağına
ben boz bulanık bakışlarımı suvarırım sen buna tarifsiz gülersin.
seyiren dudaklarıma alnını ekledim, aklımın bir köşesinde atlar çatlarken
el yordamıyla tanırım düştüğüm ateşi
dünya söndürmedi içimdeki yaşamak yangınını
dünya dönse de ben durmak fiilindeyim.
senden öteye yol var mı, ucu sana dokunmayan gün
bir yol bulunur mu, bir yolu vardır
olmalıdır.

kendimi kitaba karıştırdım heves edip o sayfaya saptım
“bir daha gelmeyenler için” ithafıyla.
şarkıyı yeniden, o sokağı yeniden koştum
şimdi uzansın yüzüm yağmura, şimdi kapıyı kim açsın
şimdi kapı tanısın beni içine alsın bir şey sormadan
şimdi kırılsın uzaklık, kırılsın arada ne varsa.

Eyüp Aktuğ
Aşkar Dergisi, Ocak - Şubat - Mart 2017, Sayı 41