22 Ocak 2015

, , , ,

Bir Sinema İkonu Olarak Belgin Doruk

1959 yılı. Belgin Doruk şöhret basamaklarını hızla tırmanıyor.

Henüz altı - yedi yaşlarımda iken tanışmıştım bu isimle. Dedemle film izliyorduk. Yanlış hatırlamıyorsam TRT kanalıydı. Dedemin sevdiğim bir huyu vardı. Filmi bana anlatır, karakterleri ve aktörleri bana yorumlardı. Dedemle izlediğim bu filmin adını hatırlayamasam da bana söylediği şeyleri çok net hatırlıyorum.

20 Ocak 2015

, ,

Ankara, Sivas ve Sabah Namazı

Ankara... Beyaz yakalıların, diplomatların, sabah sekiz akşam beş yaşayanların şehri. Hava soğuk. İki hafta önce yağan kar hala yollarda. Duyduğuma göre üç ayrı dünya varmış bu şehirde. Ben devletim diyenlerin dünyası, ben halkım diyenlerin dünyası ve devlet ile halk arasında kendini konumlandıramayanların dünyası. Peki Harun Ankara'nın hangi dünyasından? Harun, ben devletim diyenleri sevmiyor. Hatta nefret ediyor diyebilirim. Harun, ben halkım diyenleri de sevmiyor, çünkü ben halkıım diyenler Harun'u anlamıyor. Harun, bu durumda, devlet ile halk arasında kendini konumlandıramayanların dünyasından. Harun kim mi? İşte, orada. Sırt çantasıyla sokağın köşesinden bana doğru yaklaşan genç adam. Adımlarını hızlı atıyor, ama temkinli. Ayakkabılarını yine bağlamamış. Bir gün ayakkabı bağcıklarına basıp düşecek! Bir şeyden kaçar gibi bir hali var.

Eyüp: Dostum, ne bu acele, kimden kaçıyorsun?
Harun: Kardeşim, kimseden kaçmıyorum,  otobüsüm saat on ikide. Geç kaldım.
Eyüp: Yüzüne ne oldu?
Harun: Dostum, beyaz yakalılar sakallarımı doğradı!

5 Ocak 2015

, , , , , , , , ,

Şarkılar, Kitaplar ve Filmler

Havalar ciddi anlamda soğumaya başladı. Biraz önce Sivas için on beş günlük hava durumu raporuna göz attım. Tabi, meteorolojinin tahminleri her zaman tutmasa da ekseriyetle itibar ediyorum bu raporlara. Önümüzdeki Perşembe günü tahmin edilen sıcaklık değerlerini okuduğum zaman irkildim. Bu sene adam akıllı bir kış olmamıştı. Böylesi büyük bir sıcaklık düşüşünü beklemiyordum. Perşembe gecesi -22 dereceyi gösterecekmiş termometre.

Bu kısa hava durumu bilgilendirmesinden sonra sizlerle paylaşmak istediğim şeylere geçmek istiyorum. Dün akşam Amal Maher'in yorumladığı bir eseri buldum tevafuken. Eserin adı Sakana Al Lail. Lail kelimesi Arap lisanında gece anlamına geliyor. Alf Lail Wa Lail eserinden biliyorum (Bin Bir Gece). Sakana kelimesi ise sakin yahut sessiz anlamı taşıyor. Yani eserin dilimizdeki karşılığı Sakin Gece. Uzun zamandır bu kadar içli bir eser dinlememiştim. Gerçi eserin tercümesini bulabilmiş değilim. Sadece ilk iki cümlesini çözümleyebildim.

24 Aralık 2014

Modern Şiirin Mârazî Tarafları Üzerine

Kadın bahsi çağlar boyunca edebiyata mevzu olmuş temaların başında gelmekte. Bu yönüyle gerek kadim doğu uygarlıkları olsun gerekse batı uygarlıkları olsun, bu coğrafyalarda yetişen şairlere ilham ve esin kaynağı olmuş bir bahisten söz ediyorum. Doğu ve batı medeniyetleri birbirine büsbütün zıt iki kutup olmasa da bu iki medeniyeti birbirinden keskin hatlarla ayıran bir takım unsurlar var. Malumu olunan bir gerçek var ki "doğu" kelimesini duyduğumuz zaman aklımıza bir takım metafizik olgular, ruhî ve ahlaki bir takım çağrışımlar gelmekte. Buna mukabil "batı" kelimesinin zihnimizde oluşturduğu görüntü ise plastik fenomlar ve bu fenomların örüntüsünde yükselen soğuk hissi çağrışımlardır. Böylesi bir genelleme yapmak ne kadar doğru olur yahut doğu ve batı coğrafyalarında bu genellemeleri alt üst eden cins beyinler hiç yok mu? Elbette mevcuttur. Fakat burada bir medeniyet portresi çizme gayretinde olduğum için bu türden cins beyinleri meselemin dışında tutmak gerekir.  20. yüzyılda başlayıp 21. yüzyılda kemâle erişen makine çağının etkisi hayatımızın her alanına nüfuz etmiş durumda. Uzay çağı veya modern yüzyıl da dedikleri şu dönemde doğu ve batı kavramları anlamını yitirdi. Evvelce her açıdan -edebiyat yönüyle de- iki zıt kutup kabul edilen doğu ve batı, 21. yüzyıl itibariyle konumunu yitirdi.

Kadim medeniyet kavramının içi kurtlandırıldı. Ruhî ve ahlaki prensiplerin anlamsızlaştırıldığı bir devirdeyiz. Bahsimizi dağıtmamak ve meselemizden kopmamak adına yazımın hemen başında vurgulamış olduğum "romantizm" mevzusuna yeniden dönmek istiyorum. Korkarım ki modernizmden hissemize düşenden fazlasını aldık ve alıyoruz.

13 Aralık 2014

, ,

Şiir, Dergi, Şehir ve Modernizm Üzerine Bir Söyleşi


11 Aralık 2014 tarihinde 21:00 ile 23:00 arasında Radyo Hilal'de yayınlanan şiir programında şiiri ve şehri konuştuk.  Benim için garip bir duyguydu ve birazda heyecan verici bir tecrübe oldu bu. Sivas'ta yayın yapan bir radyo var, ismi de Hilal FM. Her perşembe gece saat dokuz ile on bir arasında yayınlanan bir şiir programı var. Programın hazırlayıcı İlkay Coşkun. Evet, programın bu haftaki konuğu bizlerdik. Nun Edebiyat'ın "bûtimar'ı ve karanfil'i"... Dergimizin yani ailemizin diğer üyeleri de yayına telefon bağlantısı ile ortak oldu. Nun Ailesi olarak çok güzel bir hatıra bıraktık geleceğe. Geriye dönüp baktığımızda tebessümle hatırlayacağımız bir gece oldu.

2 Aralık 2014

Eve Dönüş Planı

beni kalbimden alıkoyan bu kent bozması,
bir koşudan daha düştüm kırmızı ışıkta.

eve giden yolu kaybettim dostlarım
kaybettim yakamdaki kiraz lekesini
ve dudağıma ilmeklediğim o şarkıyı.
çok acayip şeyler oldu burada
birileri tebessümü öldürür gibi güldü.
allah'ım gerçek mi bunca şey?

hüznüm lokavt yedi
öteden beri parazitliymiş isyan.
bana söylemediler ama
hangi yumruğumun havada duracağını,
iki elimi göğe tuttum ben de.
çıkarmasa mıydım acaba kalbimi bu greve?

bana bir dağ verin
eteği mor olmuş al olmuş önemli mi?
sehpanın üstünde bir kaç kelime vardı,
öyle kalsın okumayın  onları.
cadde görmemiş kadınlar için
saklayın çarpıntınızı.

bir şey daha olmalı söylemem gereken
ama unutturdular işte.
her neyse o kadar da mühim değil bu.
fren izleri var toprakta
yürümem gereken yol işte bu olmalı.
aramayın beni elektrikler kesilmeden.

siz klakson gözlü insanlar,
biraz yumsanız şu gürültüyü.